Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

17 Aralık hukuksuzlukları ve rüşvet

17 Aralık operasyonundaki usulsüzlük ve hukuksuzluklara dün değinmeye başlamıştım. Savcı Aydıner'in 63 sayfalık raporunda çok net tespitler var...

***

İki yıl boyunca kaydedilmesi yasak olan kişiler dâhil her türlü görüşme kaydedilmiş; 100'den fazla kişi ve 300 numara takip altına alınmış, hakkında dinleme kararı alınanlardan sadece 32'si şüpheli olarak fezlekeye konulmuştur.
Soruşturma kapsamında kişilerin mail adreslerine belirsiz şekilde girilmiş ve delil elde etme ötesinde ölçüsüzce kişilerin özel hayatlarına müdahale edilmiştir.
Kolluk fezlekesine göre Nisan 2013'te tüm şüpheliler tespit edilip soruşturma büyük ölçüde tamamlanmasına rağmen dinleme ve fiziki takip sürdürülmüş, görevin gereklerine uygun hareket edilmemiştir.
Bu kişilerin de suç işlemek için örgüt kurmak üzere bir araya geldikleri ve örgütün amaçlarını gerçekleştirmek üzere hareket ettiklerine dair hiçbir delil yoktur.
Soruşturma kapsamında delil olduğu iddia edilen bir MASAK raporu dosyaya sunulmuş fakat gönderilen zarfın hiç açılmadan bekletildiği, operasyonun yapıldığı tarihte zarfın halen kapalı olduğu anlaşılmıştır.
Zarf açıldığında CD'nin kırık olduğu tespit edilmiştir.
Suçlanan Rıza Sarraf'ın şirketlerinin önemli gelir kaynağının İran ile yapılan ticarete dayalı olması, gelirin suçtan elde edileceği iddiasına haklılık kazandırmaz.
Rıza Sarraf'ın suçtan elde ettiği bir mal varlığı bulunduğuna dair delil söz konusu değildir.
Rıza Sarraf'ın Halkbank'tan karşılığını tahsil ettiği malları gerçekte göndermediği, bankaya gerçek dışı belgeler ibraz ettiği iddialarına ilişkin delil elde edilememiştir.
Halkbank yönetiminin Rıza Sarraf'a ait şirketlere komisyon indirimi yaparak ayrıcalık tanıdığı, bu şekilde yöneticilerin bankayı zarara soktuğu iddiası da yerinde değildir.
Söz konusu indirim, bankacılık kanununa uygundur. Dolayısıyla bankanın zararını zimmet olarak görmek de mümkün değildir.
***

17 Aralık soruşturması bağlamında bu hukuksuzlukların varlığı çok açık ve net... Elbette öte yandan Türkiye'de rüşvet ve yolsuzluk diye bir problem olmadığını söylemek de mümkün değildir. Bilakis özellikle rüşvet bir Türkiye gerçeğidir ve devletle iş yapan herkes Türkiye'de devlet görevlilerine rüşvet verir. Hiç abartmadan söylüyorum, Türkiye'de rüşvete karışmamış tek belediye ve devlet kurumu yoktur. Aynı şekilde devletle iş yapıp rüşvet vermemiş tek kişi de yoktur. O belediye ve kurumun başındaki adam çok dürüst biri olsa bile o kurumda rüşvet çarkı devam eder. Çünkü rüşvet Türkiye'de bir sistem sorunudur. Türkiye'de bir tip kleptokratik rejim vardır ve kamudaki herkes bu rüşvet pastasından payını alır.
***

Devlet ekonomide bu kadar büyük aktör oldukça Türkiye'de rüşvet olmaya devam edecektir. Rüşveti yakaladım diyen Gülenist polislerin ve savcıların kendilerinin de rüşvetçi olduğu bu 17 Aralık sürecinde ortaya çıktı... Çözüm bellidir: Devleti ekonomik hayattan çekmek. Devlet ve belediyeleri rant ve çıkar kapısı olmaktan çıkarmak. Bataklık kurursa sinek diye bir şey kalmaz. Devlet kapitalizmi bir bataklıktır.
Rüşvet de sineklerdir... Sinekler avlanarak bataklık kurumaz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA