15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminden bu yana ortaya çıkan detaylar, 1990'lı yılların ortasında, dünya 'Asya Mucizesi'ni konuşurken, FETÖ'nün soru bankalarını çalarak kamuya kendi adamlarını yerleştirme işini hızlandırdığını gösteriyor. Çünkü, 'Asya Mucizesi' esasen Asya-Pasifik ile Atlantik arasında önünde sonunda yaşanacak büyük kapışmanın yaklaştığına ve bu süreci tetikleyecek iki ülkenin Türkiye ve Hindistan olacağına işaret etmekteydi. Bu nedenle, Türkiye'nin tercihini Atlantik'ten yapması adına, 'rotası' ve 'bağlılığı' önceden belirlenmiş bürokratların kritik noktalara yerleştirilmesi gerekmekteydi. Nitekim 1994 ve ardından 2001 krizleriyle, Türkiye zaten ekonomik açıdan Atlantik'e daha bağımlı hale gelmişti. 3 Kasım 2002'de, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde tek başına iktidar olan AK Parti, ekonomik reformlarla IMF prangasından kurtulmuş bir Türkiye, Kıbrıs'ta bağımsız politika izleyen bir Türkiye, Rusya, Körfez, Türk Cumhuriyetler, Uzakdoğu ve Afrika ile güçlü ilişkiler kuran bir Türkiye oluşturmaya başlayınca, 2006'daki Danıştay saldırısından itibaren kendimizi adım adım vahşileşen bir saldırının içinde bulduk.
Küresel güçlerin hesaba katmadıkları en kritik husus, halkımızın gözü pekliği, cesareti, kararlılığıydı. Melih Altınok'un dünkü köşesindeki o çok anlamlı ifadeye, cumartesi gecesi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde gördüğüm bir ifadeyi de ben ekleyeyim: 'Gece ülkesini kurtarıp, sabah işe giden halka Türk Halkı denir.' Fahrettin Altun'un ifadesi ile, 'küresel müesses nizam' Türk halkının dinamizmi ve azmini, 21. Yüzyıl'da vatanının bağımsızlığı ve özgürlüğü için canını gözünü kırpmadan feda edebileceğini hesaba katmamıştı. 2000'li yılların yükselen ve bölgesel 'oyun kurucu' gücü konumuna gelen ülkesi Türkiye'nin vatandaşları olarak, Türk halkının 'çelikleşmiş' özgüveni, tankları, helikopterleri ve uçakları bertaraf etti.
15 Temmuz hainliğinin amacı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, Asya-Pasifik ile Atlantik arasında başlamış olan '3. Dünya Savaşı'nın gidişatını kritik ölçüde etkileme gücü olan Türkiye'nin kolunu, kanadını, özgüvenini paramparça edip, kaderleri büyük bir felakete mahkûm edilmiş kimi Ortadoğu ülkeleriyle aynı felakete sürüklemekti. 16 Temmuz sabahı bir kâbustan, daha iddialı ve kararlı bir geleceğe uyandık. Bizi kimsenin alt edemeyeceği gerçeği ile işimize sarıldık. 2023 hedeflerine ulaşmak adına, 250 Şehidimiz ve 2139 Gazimiz adına, ağır bir sorumluluk üstlendik. Bunun için gece gündüz çalışmamız, yılmamamız ve Türkiye'nin tüm milli ve yerli kaynaklarını seferber etmemiz gerekiyor.