Şimdi anlıyoruz ki, referandum siyasal hayatta beklediğimizden, sandığımız ve tahmin ettiğimizden daha fazla ve sert sonuçlar üretti. Akparti bu gelişmelerden payına düşeni belli kıvrılmalar bakımından alıyor. Ama kırılma düzeyindeki çalkantı CHP'de yaşanıyor.
Etrafta sorulan bir temel soru var, haklı ve meşru bir soru, insanlar neden CHP'nin her olaydan sonra böyle bir hengâme içine düştüğünü, neden gerildiğini, neden kopma noktasına geldiğini merak ediyor.
Bahusus, referandum sonrasında yaşanan gelişmeyi insanlar yerli yerine oturtmakta zorlanıyor.
***
Oysa soru basittir ve neredeyse tek cevaplıdır: CHP, sadece
kültürel değerler üstünden siyaset yaptığı,
sosyolojik açıdan toplumun
itici güçlerine dayanmadığı,
siyasal bir proje üretmediği, dayandığı
tarihsel kavramların ötesine geçemediği için,
yanlış konumlanmış bir parti olduğu için her oluşum karşısında kendisini yeniden bir sarsıntı içinde buluyor.
Yani
aksları yetersiz, güçsüz olduğundan her tümsekte veya çukurda
tekerlekleri kopma, ayrılma noktasına geliyor.
Şunu da ekleyelim. CHP kendisini
sol veya
sosyal demokrat sanıyor. Oysa bu
kavramlarla ilişkisi yok. CHP bu kavramlarla
ilişkisini daha
1990'larda oportünist
Deniz Baykal eliyle koparmış bir partidir.
Uzun süre
Genelkurmay'ın partisi olduktan,
ulusalcılığın partisi konumunda kaldıktan sonra, o kanattaki, yani
askeri vesayet planındaki gelişmeler bir kere daha CHP'nin altını boşalttığından, parti, bugünkü
ideolojik planda neyi savunduğunu bilemeyen partiye dönüşmüştür.
Bu o kadar böyledir ki,
2015'te
7 Haziran seçimlerinden sonra CHP elde
ettiğini savunmayı, korumayı bilmemiştir.
Baykal'ın
oportünist çıkışıyla her şeyi bir anda yitirmiştir.
Bu
referandumdan sonra da CHP ne savunduğunu bilemez bir durumdadır. Eğer yukarıda sahip
olmadığını belirttiğim özelliklere, niteliklere CHP sahip olsaydı, o durumda
% 49'luk kitleyi sürüklemeyi de bilebilirdi.
Yapamıyorsa bu durum CHP'nin '
toplumsal muhalefet' denen kavramdan bihaber olduğunu gösterir. Öyledir ve o
% 49'luk kitle şimdi
acaba CHP'yi sürükleyebilir miyim sorusunu kendisine sormaktadır.
Yaşananların özeti budur.
***
Referandum sonrasında partide üç büyük kanadın çarpışması görülüyor. Bir,
Baykal'ın her zamanki oportünist, egosantrik çıkışları var. Kendisini 2019 için konumlandırmaya çalışıyor. İki,
Fikri Sağlar'ın başını çektiği ve baştan beri çizgisinde kırıklık oluşturmadan savunduğu özellikle
Kürt ve Alevi tabandan destek beklediği
Cumhuriyetçi-sol çizgi var. Üç, şimdi
Selin Sayek Böke'nin adayı olacağı,
metropol sermayesi tarafından destekleneceği umulan
liberal-kapitalist çizgi var.
Kılıçdaroğlu ve ekibi ise bu kanatlar arasında geleneksel CHP değerlerini savunan,
her rüzgâra açık, ne yapacağını bilmez bir halde yönetmeye çalışıyor CHP'yi.
***
Böyle bir partinin dönüşmesi zordur.
CHP artık
gerçekle hayalin, gerçekle nostaljinin bir arada bulunduğu,
körün tarif ettiği file dönüşmüş, herkesin bir
başka şey olarak tanımladığı (ama görmediği)
bir partidir. Türkiye'nin ihtiyaçları bakımından
bu bir problemdir. Ama ne yapalım, siyaset
ideolojiden sosyolojiye değil,
sosyolojiden ideolojiye giderse anlam, verim ve işlev
taşır. Partiler varsa bunun için vardır.
Ötesine CHP karar versin.