Profesör Robert Kelly canlı yayına çıkmış, BBC'ye konuşuyor. Nefis bir an: önce bir çocuk dans ederek odaya giriyor.
Ardından yürüteçli ikinci bir çocuk. Babaları elle kolla uzaklaştırmak isterken Asyalı bir kadın hızla dalıp çocukları kapıyor. Bu video paylaşım rekorları kırıyor.
İlginç olan şu ki, herkes kadını 'Asyalı bir dadı' sanıyor. Halbuki çocukların annesi. Aklı başında İngiliz gazeteleri makale üstüne makale yayınlayıp 'zihnimizdeki, benliğimizdeki, bilinç dışımızdaki ırkçılığı' irdeliyor.
Bugünkü Avrupa bu desem mi demesem mi, bilmiyorum ama bu durumu açıklayabilirim.
***
Avrupa'nın, pazartesi günkü yazımda belirttiğim ve şimdi
Türkiye üstünde somutlaşmış sorunlarını anlamak ancak onun büyük
sömürgecilik (
Koloniyalizm) ve
Oryantalizm tarihini kavramakla kabildir.
Sömürgecidir Avrupa. Servetinin, refahının, hatta kültürel birikiminin altında yatan temel gerçek budur. Elbette bir
Avrupa bilinci var. Elbette Avrupa
Antik Yunan'dan beri,
Rönesans'tan beri,
Aydınlanma'dan beri kendisini dönüştürerek geldi. Bilimin, kültürün odağı oldu.
Fakat bunlar onun birkaç dönem halinde gelen, gelişen
Sömürgeciliğini unutturamaz.
Hele sömürgecilik tarihinin bütün bu dönemlerden, çağlardan sonra başlamış ayrı bir tarihi olduğunu düşünürsek, mesela
Fransa'nın daha
1959'da
Cezayir'i
vermemek için nasıl direndiğini hatırlarsak durumun gerçeği de vahameti de daha iyi anlaşılır.
Sömürgecilik döneminin bilinci bugün
Avrupa'nın bilinç dışıdır. Reflekslerini bu bilinç dışı oluşturur.
***
Avrupa'nın bütün olumlu birikimine rağmen iç içe olduğu büyük olumsuzluklarını besleyen ikinci kavram
Oryantalizmdir.
Olmayan bir Doğu tahayyül etti Avrupa.
Oryantalizm budur. Kendisini o
Doğu'dan üstün gördü. Kendisini '
modernizatör' olarak adlandırdı ve o Doğu'yu '
modernleştirmek' için üstüne yürüdü. Bu
hayali Doğu ebediyen
geri kalmaya mahkûmdu ve kurtuluşu sadece
Avrupa'nın müdahalesine bağlıydı.
Modern Batı'nın
bilinç dışını tayin eden ikinci olgu bu Oryantalizmdir. Bir
dışlama ve tahakküm projesidir.
Hayranlık verici büyük kültürün Batısı ne yazık ki şu bahsettiğim iki taş gibi somut gerçeğin etrafında biçimlenmiştir.
***
Bunların bileşkesi şimdi
İslam ve Müslümanlıktır.
İkisi de Doğu'nun
tayin edici unsurudur.
Müslümanlık bağlamında
İslam'ın görünür hale gelmesi,
demokratik planda kendisine
ait '
doğal' ve
pozitif hukuktan kaynaklanan
hakları talep etmesi Batı'nın uyuyan
ırkçılık devini uyandırmıştır. Kendisini '
işgal'
tehdidi altında hissetmesine yol açmıştır.
Bu duygunun Avrupa'da zaman zaman yükseldiğini tarihten biliyoruz. Zamanında bu düşman '
öteki mezhepti'. Sonra '
öteki etnisiteler' oldu. Westfalya Anlaşması sonrasında '
düşman devletler' oldu. Soğuk Savaş'ta '
öteki ideoloji' öne çıktı. Şimdi de '
İslam ve Müslümanlık'.
Her defasında bu '
öteki'yi dışlamayı kendisine iş edinen bir
siyasal hareket vardır ve bu hareket daima
radikalizasyonu getirir.
Avrupa bir kere
sağ bir radikalizasyon yaşıyor. Dehşet verici bir tablo bu.
Dışlama, yok etme üstüne kurulu bir anlayış ve sonuna
kadar gidecek.
***
Ne kadar üzücü ve hayret verici. Avrupa
21. yüzyılda yeniden
ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, hatta
din düşmanlığına soyundu. Gerçekten de
ırkçı ve yabancı düşmanı radikal sağ partilerin bu lanetli ideolojisi diğer partiler tarafından da benimsendi ve ortaya bir canavar çıktı.
Avrupa bir kere daha kendi kendisini yiyor.