Dengelerin her gün bu kadar sert şekilde değiştiği bir ülkede yakın geleceğin siyasal gelişmeleri hakkında kestirimde bulunmak çok zor. Dünyanın hiçbir ülkesinde istihbarat örgütünün başındaki kişi, bu derecede güçlü bir Cumhurbaşkanıyla ters düşerek iş yapamazdı. Yapardı ama o durumda çok sert bir kırılma, iktidar içi savaş demeyeyim de kavga yaşanıyor diye düşünürdü insanlar. Şimdi ise o gerilimin konsolide edildiğini düşünüyorlar.
Bu kadar keskin bir dönemecin alındığı hiçbir oluşumda tarafların masum olduğuna kanaat getirilmez. Masumiyet siyasetin özüne, dokusuna, doğasına aykırı. Hele iktidar oyununun cereyan ettiği bir dönemde masumiyet aramak olsa olsa onu arayanlar bakımından saflık olur. Kimse de saf değil artık.
***
Hakan Fidan, istihbaratın başındaki kişi olarak şansını değil, elini, gücünü denedi ama daha ileri
gidemeyeceğini görerek geri çekildi.
Şimdi bir açıklama gerekiyor. Bu açıklama,
Cumhurbaşkanına rağmen istifa edip milletvekili aday adayı olan Fidan hangi şartlarda geri döndü sorusuna bir cevap oluşturmak zorunda. Yukarıda belirttim,
Fidan'ın hamlesi,
Erdoğan'ın onu
karşılayış biçimi ve ardından doğan görüntü bir iktidar içi zorluğa işaret ediyordu. Erdoğan'ın mukabil hamleleri, prestiji, gücü bu hamleyi geri çekilmeye icbar etti.
Dünyanın her yerinde,
istihbarat başkanları ilginç insanlardır, sahip oldukları bilgiler ve hâkim oldukları dosyalarla. Fidan bu tanımdan muaf değildi. O da bilgilere ve dosyalara hâkimdi. Bundan sonra da, sonuna kadar da, hâkim olacak. Bu görüşler bizim değil, bizzat
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ındır. Fidan'ın milletvekilliğini ise Bülent Arınç tarafından '
israf' olarak nitelendirmiş, bakanlığı ise farklı yönlerden değerlendirmişti.
Fidan'ın geri adımı bu hattın aşılamadığını gösteriyor.
***
Buraya kadarını görmek özel bir yetenek gerektirmiyor. Sorunsa aynı: Fidan neden istifa etti
Erdoğan'a rağmen ve geri dönüşünün koşulları neler, ne oldu da geri döndü?
Bu cevapları spekülasyon ötesinde cevaplamak şimdilik zor. Görünen ise
Ak Parti'de iç dengelerin yeniden düzenlendiği yolunda.
Bu,
mikro planlardan makro planlara giden bir hatta değil, tersine
makro planlardan mikro planlara giden bir yaklaşımla oluyor. En azından,
makro manevralar şimdilik
mikro manevraları aşıyor.
Gramsci buna '
manevralar savaşı' ve '
pozisyonlar savaşı' diyordu. O ikisini de aynı çizgide görüyordu ama bizdeki haliyle farklı tarafların tutumuna işaret ediyor.
Kimin hangi tarafta olduğunu ise söylemem...