Kanada'nın Ottawa Senators takımı ile ABD merkezli Minnesota Wild takımları arasında oynanan buz hokeyi maçı öncesi binlerce Kanadalı, ABD'nin milli marşını ıslıklarla protesto etti. Benzer bir durum NBA takımları Toronto Raptors ile Los Angeles Clippers takımları arasında oynanan basketbol maçı sırasında da yaşandı.
ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'ın ikinci başkanlık döneminin büyük vaatlerinden biri olan Kanada'nın ABD'ye bağlanması teklifi öncesi iki ülke arasında yaşanan gerilimde, Trump Kanadalıların ABD'ye düşmanlık beslemesini sağladı.
Trump'ın, "Kanada eyaletimiz olsun" talebinden sonra bu ülkeye yönelik yüklü gümrük vergileri getirmesi sonrası, Kanada başbakanlığındaki günleri sayılı olan Justin Trudeau, ABD mallarına yüzde 25 gümrük vergisi uygulayacaklarını açıkladı. ABD'nin petrol ithalatının % 61 olduğunu ve 2023 yılında iki ülke arasındaki toplam ticaret hacminin yıllık 900 milyar dolara ulaştığını dikkate aldığımızda iki ülkenin de yaşanan ticaret savaşından kârlı çıkmayacağı ortada.
ABD ile Kanada arasındaki gerilimde kendisinden neden bahsedilmediğini anlamadığım Birleşik Krallık da Trump'ın radarına sonunda girdi. Trump, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği ülkelerinin ABD'den ürün almadıklarını ve bunun ülkesinin çıkarlarına zarar verdiğini açıkladı. Aslında Trump'ın Kanada'yı hedef gösterdiği ilk andan itibaren meselenin yeni ABD ile İngiltere arasındaki tarihi ayrışma olduğunu düşünmemiz gerekiyordu.
II. Dünya Savaşı sonrası İngiltere'nin dünya siyasetinin merkezinden yerini ABD'ye bırakmasının ardından, ABD yıllar boyunca İngiltere'nin bir anlamda çoban köpekliğini üstlendi. Eskiden olsa İngiliz ordularının işgal edeceği bölgelerde faaliyet gösteren ABD ordusunun en büyük destekçisi İngiltere olmuştu.
Trump'ın başkanlık kampanyası ve yemin töreni sonrası "Bizim Ortadoğu'da ne işimiz var" cümlesi çoğunlukla ABD içindeki Neocon'lara olduğu kadar İngiliz siyasetine de bir tepkiydi. Irak'ı işgali sırasında Tony Blair'in kendisini paralamasını akıllardan çıkarmayalım.
Aynı şekilde ABD'nin Rusya- Ukrayna savaşında Ukrayna'ya verdiği sınırsız destekte de İngiliz etkisini görmemek olmaz. Ukrayna, Türkiye'nin organize ettiği barış görüşmelerinden çekilirken bunun için Ukrayna'ya baskı yapan başat ülke İngiltere'ydi.
Bütün bu gelişmeleri peşi sıra düşündüğümüzde ve üzerine "Trump'ın Soros'u" olmaya hazırlanan Elon Musk'ın İngiltere'de aşırı ırkçı Tommy Robinson'a verdiği açık desteği eklediğimizde Trump yönetiminin İngiltere ile hesaplaşmak için uğraştığını söyleyebiliriz. Bu manada ilk lokma olarak Birleşik Krallık tarafından sembolik biçimde yönetilen Kanada'yı gözüne kestirdiğini söylemek abartılı bir yorum olmaz.