Yüce Allah bilinmeyi ve bununla yetinilmeyi istemiştir. 'Küntü kenzen ma'fiyye' = bilinmez bir hazineydim" bilinmek istedim. Onun için varlığı var ettim, sözü onun hafa-gizli, âlemden zahir âleme çıkmak iradesini ifade ediyor. Allahın zatı ile ilgili her tanım, isabetli olması açısından eksik ve yanlışlığı içinde taşır. Çünkü 'tanıma' miktarını o sınırlıyor. Kulun bu sınırı aşması mümkün değil. O zatına iman edilmesini, zatının keyfiyetini araştırmamayı istiyor. Sıfatlarını ise tam zıddına. Hz. Musa'ya bu nedenle 'beni göremezsin' derken 'Len'terani' diye bir edat kullanıyor. Bu edat (Len: olumsuzluk eki) başına gelen cümleyi dünyada imkânsızlığa çevirir. Bu dünyada göremezsin. Hz. Aişe'nin "Miraç'ta Hz. Peygamber (s.a.v.) Rabbini görmedi" beyanı da bu manayı destekliyor. Hz. Peygamber kalp gözü ile ayrı bir derinliği, baş gözü ile ayrı bir hakikati görmüştür. Kişi Allah'ın zatına ve sıfatlarına iman etmek ve sadece sıfatlarını tanımlamak durumundadır. Ve kişi, yüce Allah'ın sıfatlarının onun zatının ne aynı ne de gayri olmadığını ekleyerek bu sınırı bir daha belirler. Zaten, zati sıfatlarından olan "muhalefetün lil havadis" sonradan olanlara benzememek Allah'ın zatının, sonradan olan herhangi bir varlıkla tarifinin imkânsızlığını belirtiyor. Allah kendisiyle ilgili sorulan 'dünyevi' müşahede âlemi örnekleriyle cevaplıyor. Ölüleri nasıl dirilteceğini isteyen Hz. İbrahim'e ahireti göstermiyor. 4 kuş örneğiyle dünyada uygulamayı yaptırıyor. Kendi özündeki sır perdesini kaldırmıyor. Yani kulu, kendi istediği âlemde kabul ediyor, kulun kendisinin istediği âlemde değil. Hz. Üzeyir olayında 100 sene uyku hali (Bakara, 259) Miraç'ta da Hz. Peygamber'in yanında dünyaya tecelli etmek yerine, ama kulu semaya çevirerek (davet ederek) tecelli etmesi. Kehf ashabının 309 senelik uykusu hep bu örneklerdendir.
SORU: AZRAİL KURAN'DA GEÇER Mİ?
Kuran-ı Kerim'de 'Azrail' ismi geçmiyor. Bunun yerine canları alan görevliden bahsedilir. Secde suresinde şöyle haber verilir: "De ki, ruhunuzu -sizin için görevli kılınan- ölüm meleği alır." (Secde, 11) Başka bir ayette ise "Kendi nefislerine zulmetmiş oldukları halde meleklerin aldığı kimseler" (Nisa, 97) denilir. Elbette ruhu esas alan Allah'tır. Azrail ve yardımcısı görevliler bu hususta görevlilerdir. Fahreddin-i Razi, Hz. Azrail'in hadislerde geçtiğini söyler. İmam Suyuti de böyle bir bilgi aktarır. 'Azrail' isminin İbranice olma ihtimali vardır. Hadis kitaplarının çoğunda da ,'ölüm meleği' ismi tercih edilir. (Buhari, Cenaiz, 69; Müslim, Fezail, 158; İbn Mace, Cihad, 10) Ebü'l - Leys (Hakaikü'd-Dekaik) adlı eserinde Azrail adını bazı rivayetlerle anar. Ölüm meleği Kuran'da bazen tekil (Secde, 11); başka ayetlerde ise çoğul olarak aktarılır. (Enfal, 50) Bundan ötürü, canları alan meleklerin reisine 'Azrail' denilmiştir.
CANLARI NASIL ALIRLAR?
Ölüm melekleri müminlerin canlarını güzel şekilde alır, onlara selam verir ve nazik davranır. (Nahl, 32) Kötülerin canlarını ise sert şekilde, yüzlerine, arkalarına sertçe vurarak, onları aşağılayarak alırlar (Enfal, 50; Nisa, 97) Son olarak şu denilebilir: Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde bu ismin fazlaca kullanılıp sonraki hadislere açık bir şekilde aktarılmamış olma ihtimali vardır. Hadis âlimleri bu hususta hassas davranıp israiliyattan olma ihtimalinden ötürü Azrail sözcüğünü çokça kullanmamış olabilirler. Onun yerine ölüm meleği, ruhları almakla görevli melek gibi sıfatları daha çok tercih etmişlerdir. Bu dikkat burada etkili olmuş olabilir.
SORU: HZ. ADEM'İN İNDİĞİ CENNET DÜNYADA MIYDI?
Hz. Adem ve Havva'nın çıkarıldığı ve şeytanın kovulduğu cennetin dünyadaki bir bahçe olduğu iddia ediliyor. Gerekçe olarak da cennete girenin oradan çıkarılmayacağı ve cennette günah işlemeyeceği şeklindeki bilgilerdir. Bu nedenle bazı kişiler: Hz. Adem ve Hz. Havva'nın çıkarıldığı cennetin dünyadaki bir bahçe olduğunu iddia ederler. Bu görüş ehl-i sünnet âlimlerince kabul görmemiştir. Mesnetsiz ve malul olan bir iddiadır. Bu dar alanda kısa birkaç gerekçeyle bunun imkânsızlığını belirteyim. 1- Öncelikle şeytan cennette günahı işler (veya dışarıda işleyip sonradan cennete girer) ve sonradan oradan çıkarılır. Yüce Allah ona "Haydi sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık" (Araf, 18) buyurur. Demek ki şeytanın ve Hz. Adem'in çıkarıldığı yer yerilmiş ve kovulmuş olanların kalamayacağı bir yerdir. Bunun dünyada olmayacağı apaçık. Çünkü dünya bahçeleri her kovulmuşun katilin, günahkârın pekala kalabileceği yerdir. 2- Cennet'e giren oradan çıkmaz, cennete meyve yasaklanmaz, o halde bu bahçe dünyadaki bir bahçedir gibi sözlerin de bir itibarı yoktur. Çünkü cennetle ilgili her husus ahirette diriltildikten sonra söz konusu olacaktır. Henüz cennete veya cehenneme giriş olmamış ki, cennet ve cehenneme yükletilen sıfatlar devreye girsin. Cennet şimdi var ve ama cennet fiilen şu anda işlemini yürütmemektedir. Onun için yaratılışta Hz. Adem'in orada hata işleyip çıkarılması bu hususa mani değildir. 3- Aslında bu olay bir seremoni, imtihandır ve bu mekân için ise henüz kapısını insanlara açmamış olan cennet seçilmiştir. Belki bu vesileyle cennete özel vurguda bulunulmuştur. Aslında cennetin bu imtihan için seçilmesinde şu nokta vurgulanıyor: Cennete yasak meyve konsa ve siz onu tadarsanız oradan dahi çıkarılırsınız. O halde dünyada yasak meyveyi (günahı) işlerseniz sonucunu siz düşünün. 4- Şeytan, Hz. Adem ve Havva'yı aldatırken "bu yasak meyveyi yerseniz ebedi kalıcılardan olursunuz" (Araf, 20) diyor. Ebediliğin dünyada olmayacağı apaçıktır. Hz. Adem ebedilik yurdunda (cennette) olduğunun farkındadır. Sıradan bir dünya bahçesi için bu cümle kullanılamaz. 5- Hz. Adem ve Havva'yı indirten Yüce Allah "İnin sizin yeryüzünde bir süre kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir" (Araf, 24) buyurur. Bu da gösteriyor ki indirildikleri yer ile bulundukları yer farklıdır. Ve onlar yücelerde olan cennetten dünyaya indiriliyor. 6- Allah bizi ikaz ederken "Ey Adem oğlu! Şeytan ana-babanızı cennetten çıkardığı gibi seni de aldatmasın" buyurur. Allah müminleri giremeyecekleri yer ile korkuturken Adem ile Havva'nın çıkartıldığı yerden bahsediyor. Bu elbette ki cennettir. Dünyadaki bir bahçe olabilir mi? İnsanlar dünyada müthiş güzellikteki cennetlerde zaten dolaşıp duruyorlar. 7- Yüce Allah, Hz. Adem ve Havva'nın indirildiği yeri anlatırken "Orada yaşayacak, orada öleceksiniz. Ve orada diriltilip çıkarılacaksınız" (Araf, 25) buyurur. Bu da indirildikleri yerde, yani dünyada dünyevi yaşamanın ve ölümün ve dirilmenin olduğunu gösteriyor. Daha önce kaldıkları yerde bunun olmadığını göstermektedir. O halde Hz. Adem ile Hz.Havva'nın kaldıkları yer ancak cennet olabilir. Netice itibariyle; Hz. Adem ile Hz. Havva'nın çıkarıldığı yer cennettir. Dünyadaki bir yer değildir.
VUSLATIN KAPISINDAYIZ
Hz. Mevlana'yı hatırlıyoruz. Onun ölümü nasıl hiçlediğini, Yüce Rabbı nasıl özlediğini, bu yolda toprak olmayı nasıl becerebildiğini konuşuyoruz. Şems'ten, Hz. Resul'e ve ölümsüz ölüme gidişi anlatan müthiş bir örnektir Mevlana. Ancak Hazret'i anlatırken, Onun Kuran'ın bir tutsağı olduğunu, Hz. Resul'ün yolunun toprağı olduğunu hiç unutmamalıyız. İbadetsiz, namazsız bir Mevlana hamlesi Hazret'e de, İslam'a da büyük haksızlıktır.