Güney Kıbrıs hükümeti, Cumhurbaşkanı Nikos Anastasyades'in verdiği bir söyleşi aracılığıyla, Kıbrıs'ta Rusya Federasyonu silahlı kuvvetlerinin bazı üslerden yararlanabileceğini ima etti. Hatta Anastasyades'in Rusya ziyaretinde bu konunun açıklanabileceği söylendi. Ancak haberin medyaya sızmasıyla birlikte Dışişleri Bakanı Yanis Kasulides'ten kesin bir yalanlama geldi. Akabinde Anastasyades, bu tür bir anlaşma imzalanması halinde çok ciddi sorunlar çıkabileceğini söylemiş olan İngiliz Yüksek Komiser Damien Roderic Todd'a çok sert bir cevap vererek, "Kıbrıs'ın müstakil, bağımsız bir ülke olduğunun" altını çizdi.
Güney Kıbrıs ile Rusya arasında belirli ölçülerde bir askeri ilişki olduğu zaten biliniyor. Son gelişmelerin de, alarm durumunda Ortadoğu'daki Rus vatandaşlarını ülkelerine göndermek için yapılan lojistik ve insani bir çalışma olduğu açıklandı. Ayrıca Rum Muhafız Ordusu'nun Rusya'dan aldığı silahların yedek parçalarıyla ilgili görüşmeler de yapıldığı resmen bildirildi.
G. Kıbrıs hükümeti, üzerindeki baskılardan kurtulmak için giderek daha fazla risk alıyor. AB içinde ve NATO çerçevesinde hiç kimse, G. Kıbrıs'ın Rusya Federasyonu ile olan "özel" ilişkilerinden hoşnut değil. Ukrayna ile yaşanan sınır sorunları, AB ile Rusya'yı ilk kez ciddi biçimde karşı karşıya getirdi. Alman Şansölyesi Merkel, bir yandan Fransa ile birlikte AB'nin, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana yürüttüğü en önemli diplomatik pazarlıkları yürütüyor. Diğer yandan da, Rusya Federasyonu üzerinde AB, ciddi uygulama yapabileceğini göstermek için kısıtlı bir ambargo uyguluyor. Bu ambargo, eğer petrol fiyatları düşmeseydi, Rusya açısından çok etkili olmayabilirdi, ancak şimdi oluyor.
Ambargo yüzünden, Rusya ile ticareti önemli düzeyde olan AB ülkelerinde de ciddi rahatsızlık var, ancak ambargoya riayet ediyorlar. Bu karışık ve gergin ortamda, G. Kıbrıs hükümetinin her aşamada Rusya'nın denizaltısı gibi davranması, ciddi biçimde AB ve ABD yetkililerinin asabını bozuyor. Kıbrıs'ın güney bölümünde, Dikelia ve Akritiri'de Birleşik Krallık, iki "müstakil askeri üs" bulunduruyor. Müstakil olmaları, Birleşik Krallık toprağı statüsünden kaynaklanıyor. Bu üsler, özellikle ABD'nin Doğu Akdeniz'deki varlığı ve operasyonları açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca, NATO çerçevesinde yapılan tatbikatlarda, Türkiye'nin daimi vetosu olduğundan, Kıbrıs toprakları ve altyapısı kullanılamıyor.
Bütün bu çelişkilerin ve sorunların düğümlendiği noktada, G. Kıbrıs'ın "ödünsüzlüğü" duruyor. Artık en son aşamasına gelmiş olan toplumlararası müzakereler, G. Kıbrıs hükümetinin bir an önce denizin altından doğalgaz bulma takıntısı yüzünden askıya alındı. Hem doğalgaz bulunamadı, hem de G. Kıbrıs'ın "uzlaşmaz" tavrı iyice teşhir oldu.
Türkiye ile ilişkileri gerçekten kötü durumda olan İsrail bile, bölünmüş ve istikrarsız bir Kıbrıs üzerinden doğalgaz ihracatı yapmamayı tercih ettiğini açıkladı. Bu kadar diplomatik anlamda çaresiz kalmış bir G. Kıbrıs'ın, Aleksis Tsipras'ın dışında alabileceği yegâne destek Rusya Federasyonu olacaksa, işi çok zor. Ne var ki, şu aşamada Doğu Akdeniz'de yeni bir krize kimsenin tahammülü olmadığı için, G. Kıbrıs üzerinde çok fazla baskı uygulanmıyor. AB, bu konuda kapalı kapılar ardında memnuniyetsizliğini hissettirse bile, bugün itibarıyla Rusya'ya G. Kıbrıs üzerinden yeni bir cephe açacak gibi durmuyor.
Anastasyades, "Rusya ile eski bir anlaşmamız var, ama aynı koşullardan Fransa ve Almanya gibi ülkeler de faydalanabilir, bunda şaşılacak bir şey yok" türünde bir açıklama yapmakta direnir, 25 Şubat'ta Rusya ile askeri işbirliği anlaşmasını koşullar genişletilmiş biçimde onaylarsa, ABD ve AB'nin sabrının sınırlarını aşabilir. Kıbrıs'ta sıcak gelişmelerin arifesinde olabiliriz.