Bakmayın siz "büyük sürpriz" dediklerine.
"Şok şok şok" diye manşetler attıklarına.
Bağıra çağıra geliyordu; geldi.
Donald Trump ABD'nin 45. başkanı oldu.
Net mesajlar verdi. Toplumun geniş kesimine, beyaz, alt ve orta sınıf Amerika'ya seslendi.
Obama yönetiminin ABD vatandaşlarının üzerine ağır yükler bindirdiğinden bahsetti.
Bu yükleri hafifletmekten, "Amerikan rüyasını yeniden yaşatmak"tan söz etti.
"Serbest ticaret"in zararlarını sayıp döktü.
"Serbest" değil, "ABD çıkarlarına hizmet edecek ticaret"ten yana olduğunu belirtti.
"Ortalama ABD'li" mefluç hale getiren sosyal güvenlik politikalarından dert yandı.
Sağlık reformuna, çalışan toplum kesimlerine zarar verdiği gerekçesiyle karşı çıktı.
Bir yandan ABD'nin yaşadığı ekonomik daralmayı ortadan kaldırma vaadinde bulunurken, öte yandan güvenlikçi bir dil kullandı. 11 Eylül sonrası ABD toplumunu sarıp sarmalayan güvenlik endişesini gidermeye dönük bir tavır içinde olacağı izlenimi uyandırdı.
İllegal göçmenleri ülkeye sokmama taahhüdünde bulundu. Onları "ekonomik bir yük" ve "potansiyel terör kaynağı" olarak sundu.
Obama'yı "düşmanın adını koymamak"la itham etti. ABD'nin en büyük düşmanının "küresel cihad" olduğunu ve buna karşı mücadele edeceğini vurguladı.
Çin'e, Rusya'ya ve hatta İran'a alan açan Obama dönemi dış politika anlayışını bütünüyle terk edeceğini duyurdu. Başkan seçilmesi durumunda İngiltere, Almanya, Japonya, Güney Kore ve Suudi Arabistan gibi ülkeleri bedelsiz korumaya devam etmeyeceğini, söz konusu korumanın karşılığını alacağını belirtti.
Bütün bu süreçlerde aşırı sağın yeni bir versiyonunu temsil etti. Yer yer ırkçı söylemlerle ve İslamofobik vurgularla kendisini gösterdi. Fakat bütün bu söylem ve halleriyle ABD seçmeninde bir karşılık buldu. Obama yönetimine yönelik tepkiyi siyasete tahvil edebildi ve başkan seçildi.