Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri kötüye gidiyor diye mıy mıy şikâyetlenen tipler vardı bir zamanlar.
Sözümona bu tespiti yaparak Türkiye'nin eksen değiştirdiğini kanıtlamaya çalışıyorlardı.
Çok merak ediyorum, nerede onlar?
Bugün AB'nin şu acziyeti ve Türkiye'ye ilişkin tutumu üzerine neler söylüyorlar?
Şu bildiğimiz Batıcılardan, Batıcılarımızdan bahsediyorum.
"Radikal" olanlarını yine az çok biliyoruz.
Paralel yapının yörüngesine girmiş dönüyorlar.
Ama haksızlık da etmeyelim, ona da epey malzeme üretiyorlar.
Fakat "liberal" olanlarından pek ses yok. Bu nasıl Batıcılık?
Hâlâ "AK Parti'nin ilk dönemleri"ne methiyeler düzüp, "her şey AK Parti'nin AB'den uzaklaşmaya başlaması ile başladı" demeye devam ediyorlar mı?
Batı'nın ahvali üzerine niçin dertlenmiyorlar anlamak mümkün değil.
AB fiilen bitmiş vaziyette.
Bizi hep "en liberal, hep liberal" diye kandırdıkları İngiltere içe kapanmacılığın ve tutuculuğun zirvesinde.
Korku siyasetine esir olmuş durumda.
Sokak ortasında, Suriyeli mültecilere destek veriyor diye bir milletvekili bir İngiliz tarafından öldürülüyor. Ve bu kişi birçoklarınca kahramanlaştırılıyor.
İngiltere, AB'den çıkmak istiyor, bunun yolunu arıyor.
Almanya, AB'nin motoru olma özelliğini yitirmiş durumda.
Fransa, yaşadığı ekonomik durgunluk ve toplumsal kaosla nasıl baş edeceğini bilemiyor.
Her üç ülkede de "korku kültürü" giderek yükseliyor. Aşırı sağ, yani ırkçılık, kafatasçılık güç kazanıyor.
Hiç kuşkusuz Avrupa'nın bu halinde 2008 ekonomik krizinin büyük etkisi var.
Fakat bir o kadar önemli bir başka unsur daha var. O da siyasi liderlik eksikliği.
Bu nedenle Avrupa, günden güne büyüyen Suriye krizine müdahil olamıyor. Palyatif tedbirlerle günü kurtarmaya çalışıyor.
Suriye krizinin bölgesel bir mesele olarak kalmayacağı açıktı. Mülteci sorunu bu krizin daha ilk aşaması.
Avrupa bundan sonra neler olacağını biliyor, fakat hareket edemiyor. "Erdoğan düşmanlığı" yaparak göz boyuyor.
Avrupa Parlamentosu başkanı Schulz iki gün önce "Türkiye'ye vize serbesti sürecinin Erdoğan'ın otoriter eylemleri dolayısıyla durdurulduğu"nu söylemiş.
Bir ilkokul öğrencisinin bile gülüp geçeceği türden laflar bunlar. Fakat ne yazık ki bizim Batıcılar bu lafların üstüne atlıyor.
Halbuki siz "Batıcı"sınız. Hiç mi içiniz sızlamıyor Batı'nın şu halinden.
Biraz dönün Avrupa'yı tartışın.
"Avrupa'yı Yeniden Yeniden Düşünmek" falan diye konferanslar, paneller düzenleyin.
"Erdoğan düşmanlığı" ile tatmin olup, "AB'den uzaklaşıyoruz" teraneleriyle yetinmeyin.
Neredeyse ortada bir AB kalmamış durumda. Bunun derdine yanın!
Hem unutmayın Türkiye AB ajandasını çok sahici bir şekilde hayata geçirdi. Birçok adım attı, yasalar çıkardı.
Yetmedi bununla ilgili bir bakanlık kurdu, Başmüzakerecilik diye bir kurum bile ihdas etti. Türkiye, bugün yine kendi çıkarları gereğince AB'ye politika önerisinde bulunuyor.
"Tarih"i değil "strateji"yi; "ırkçılığı" değil "birlikte yaşama"yı; "içe kapanma"yı değil "dışa açılmayı";
"asimilasyon"u değil "entegrasyon"u öneriyor.
Zira "ülke çıkarları" bunu gerektiriyor.