Özgür Gündem gazetesinin 15 Temmuz tarihli nüshası çok özel bir nüshadır. Ne yapın edin, bulun ve arşivinizde saklayın. Gazetenin çıktığı gün arkadaşlarıma da söylemiştim. Malum, PKK ağzının kalabalık bir hareket ve çelişkili söylemleriyle öne çıkmak gibi bir özelliği var. Oysa PKK'nın yeni dönem siyasetini anlamak isteyenler, bahsettiğim nüshaya dikkatle baktıklarında net bir fotoğraf görecekler.
Özgür Gündem gazetesinin birinci sayfasında ne var peki? Gazetenin ilk sayfasında hem KCK Eşbaşkanı Bese Hozat'ın, hem de Selahattin Demirtaş'ın mesajları yer alıyor. Bese Hozat bir yazı yazmış, Demirtaş ise bir konuşma yapmış. Hozat'ın yazısının başlığı, "Yeni süreç, devrimci halk savaşı sürecidir" şeklinde.
KCK'nın ondan birkaç gün önce "askeri baraj" ve "askeri yol" inşaatlarını bahane ederek yaptığı ateşkesi sonlandırma çağrısına uygun bir metin vardı karşımızda. PKK çözüm sürecinden önce, Milli Birlik ve Kardeşlik projesine kastederken de aynı çağrıyı yapmıştı. O vakitler "Arap baharı"ndan ilham aldıklarını söylemişlerdi.
15 Temmuz 2015'te ise Suriye iç savaşında önlerinin açılmış olmasından ve Türkiye'de bir iktidar boşluğu oluştuğu algısından hareketle savaş çığırtkanlığı yapıyorlar.
Çözüm süreci başladığından bu yana olan biteni kendi varlıkları için tehdit gören Kürt militaristleri "gün bugündür" deyip yeniden silaha sarılmaktan bahsediyorlar. İfade ettiğim gibi Selahattin Demirtaş'ın beyanları da haberleştirilmiş. Demirtaş'ın konuşmasından çıkarılan manşet "Halklarımız Barış İstiyor" şeklinde. Haberin altındaki ifade ise şöyle: "Ülkemiz şiddeti değil, huzuru hak ediyor.
Süreci eskisinden daha güvenli bir noktadan başlatacağız."
Bir yanda savaş çağrısı, diğer yanda barış ve huzur mesajı. PKK'nın yayın organının birinci sayfasında aynı anda bu iki mesajın öne çıkarılması ne anlama geliyor? İkisi de "hareketin içinde yer alan iki meşru aktör"!
İkisi de "eşbaşkan"! Tek farkları birinin "organik", diğerinin "inorganik" bir bileşen olması belki de. Fakat biri "hadi savaşalım" mesajı veriyorken diğeri "yok ya barışalım" mesajı veriyor. Bu mesajın bir arada vurgulu bir tarzda verilmesi o gün için ne anlama geliyorsa bugün için de aynı anlama geliyor.
Şurası açık, PKK'nın tüm bileşenleri işbirliği içinde faaliyet gösteriyor. Her şeyden önce "düşman yaratma" ve "savaşa ortam hazırlama" sürecinde ortak hareket ediyorlar.
Demirtaş'ın istisnasız her olumsuz şeyden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sorumlu tutması sadece Erdoğan'a hissettiği düşmanlıkla ilgili bir durum değil. PKK'nın ihtiyaç duyduğu "düşman"ı inşa etme vazifesini ifa ediyor Demirtaş.
İkincisi, PKK'nın hem uluslararası kamuoyu hem de Türkiye kamuoyu nazarında gerektiğinde "muktedir", gerektiğinde "mağdur" görülmesi için gerekli siyasal iletişim faaliyetini HDP yürütüyor. Bunun karşılığında ise HDP'ye büyüyebileceği bir siyasi ortam sunuluyor.
Bütün bunlara HDP'nin "milliyetçi Kürt siyaseti"nin sivil kanadı, PKK'nın ise "silahlı kanadı" olduğu gibi bir algı eşlik ediyor.
Hele ki bu "sivil HDP", seçimlerden önce PKK'ya ateşkes yaptırabilirse... Sosyal medyada yakından takip ettiğim otantik PKK hesapları var. Geçenlerde birisi aynen şöyle yazmıştı: "Halen kardeş, din deyip barış isteyen, kendi ırkını bırakıp başkasının arkasından koşan kö...tir. Politik sözler hariç..."
Evet, hariçte tutulan "politik sözler"in sahipleri, kıymetli HDP'li siyasetçiler işler nasıl, her şey planlandığı gibi mi?