Önümüzdeki pazartesi AK Parti ve CHP liderleri yemekli toplantıda koalisyon kurabilme ihtimallerini uzun uzun konuşacaklar.
Lakin iki parti heyetlerinin yaptığı görüşmelerde temel meselelerde anlaşılamadığı için liderlerin görüşmesinde bir uzlaşmaya varılması sürpriz olur.
Anlayacağınız kasımda erken bir seçim kapıda görünüyor...
Dahası erken seçimin gündemi, temaları, argümanları da belli oldu.
Ana gündem PKK terörü ile mücadele süreci, yeni bir ateşkesin nasıl yapılabileceği...
Kimi muhalif aydınlarımız o bildik soruyu sordular; "PKK terörü ile mücadele, çatışma kimin faydasınadır?"
Ve son yıllarda yaşadığımız her olayı açıklayan "cevabı" bulmak hiç de zor olmadı: "İktidarda kalmak için her seçeneği deneyen AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan."
Güya şimdi de ülkeyi bu hırs ile "kaosa, savaşa" soktular...
Hatta bu durum muhalefetin toptan tasfiye edildiği "son çözüm" bile olabilirmiş...
Daha dolaylı muhalif bir eleştiri ise AK Parti'ye "İslamcı" etiketini hatırlatıyor ve soruyor "yoksa İslamcı olduğun için iktidarı terk edemiyor musun?"
Anlaşılan, muhtemel erken seçimlerde de bir türlü tüketilemeyen, aynı ezber söylemler sahaya indirilecek: "otoritersin, İslamcısın!"
Nitekim HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş şimdiden ön aldı.
Erken seçime "sürüklendiğimizi" ve "sandıkta savaş isteyen faşist blok ile barış bloğu arasında tercih yapılacağını" söyleyiverdi.
Aslında bu açıklama ile AK Parti'nin yanına bir çırpıda MHP'yi de ekleyiverdi.
Demirtaş bu cümleyle, 7 Haziran seçimlerinde "seni başkan yaptırmayacağız" kıvamında bir açıklama daha yaptığını düşünüyor olabilir...
Halbuki köprünün altından çok sular aktı...
Demirtaş, PKK'nın ateşkesi bitirerek HDP'nin alanını nasıl tarumar ettiğini batı kentlerinde dolaştığında anlayacaktır...
AK Parti karşıtı muhalefetin "moral üstünlüğünü" artık Demirtaş temsil etmiyor... "Biz barışın yanındayız, iktidar savaş yanlısı" temasıyla erken seçimlere gidilsin istiyor besbelli...
Yine de Demirtaş'ın bu yeni söylemini hiç küçümsemeyin, aksine ben oldukça zekice buluyorum.
Kürt milliyetçilerinin siyaset tarzını romantik bulanlara hiç katılmadığımı daha önce de yazmıştım.
Rasyonel çıkar hesaplarını romantizm ve idealizm kılıfı ile sarmalamakta mahirler...
Demirtaş, HDP'nin koalisyon görüşmeleri sırasında bile asıl etkisizleştiğini gören bir siyasetçi olarak terörle mücadelenin onları daha da yalnızlaştıracağını biliyor...
Bunun için, hiç olmazsa CHP'yi ve muhalif aydın kesimleri yanlarına alacak bir söylem geliştiriyor...
AK Parti'yi ve MHP'yi karşısına alan bir siyasetin getireceği bloklaşmadan medet umuyor.
Böylelikle HDP'ye bir manevra alanı açmaya çalışıyor...
PKK-HDP çizgisinin diğer bir taktiği de ivedilikle ateşkes durumuna geçmek için aktif bir şekilde kamuoyunu hazırlamak.
Birkaç örnek vereyim:
PKK ile çatışmaların yoğunlaştığı Ağrı Dağı ile Tendürek bölgesi özel güvenlik bölgesi ilan edilmişti. HDP'li milletvekilleri 250 kişilik bir grupla bu bölgede çadır kurarak "canlı kalkan eylemi" yaptı.
PKK Yürütme Komitesi üyesi Karayılan, Ceylanpınar'da polislerin şehit edilmesi eyleminin kendi "resmi birimlerince" yapılmadığını söyleyerek imaj toparlamasına girişti.
Aynı gün Öcalan'ın "ateşkesi bitiren her kesimi suçlu" bulduğunu öğreniverdik.
Hem de KCK Yürütme Konseyi üyeleri Aydar ve Kartal'ın Öcalan'ın şartlarının değiştirilmesini ve Mandela gibi (ev hapsi) müzakere koşullarının sağlanmasını istediklerinin kamuoyu ile paylaşılmasıyla birlikte...
Kürt milliyetçileri bütün dağınık görünümlerine (İmralı, Kandil, KCK ve HDP) rağmen hızla toparlanıyorlar...
Şimdi Öcalan zamanı, ne de olsa ateşkes lazım...
Kürt milliyetçileri çok aktörlü ama entegre siyaset yapma tarzını Çözüm sürecinin her safhasında da göstermişlerdi.
Bu defa hedef, teröre karşı oluşan havayı AK Parti karşılığına yaslanarak hızla dağıtmak...
Malum, seçimler yaklaşıyor...