Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz "Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonla bir kırmızı çizgi daha aşıldı" demiş.
Başbakan Binali Yıldırım da, haklı olarak Schulz'un bu açıklamasına tepki göstermiş ve "Kardeşim senin çizgine mizgine biz bakmayız.
Kırmızı çizgiyi millet çizer bizde, millet...
Senin çizginin ne hükmü var?
Senin çizginin üzerine bir çizgi de biz çizeriz" demiş.
Kırmızı çizgiler Aslında son dönemde sade Türkiye'nin Batı ya da Avrupa Birliği ile ilişkileri değil, tüm dünya politikası kırmızı çizgilerin üzerinde ilerlemiyor mu?
Örneğin İngiliz halkı AB'den çıkmaya bir referandumla karar verdiği zaman bir kırmızı çizgi daha aşılmamış mıydı? Ya da Mısır'daki Sisi darbesine bir türlü darbe diyemeyen AB organları, suskunlukları ile kırmızı çizgiyi morartmamışlar mıydı?
Dürüst olun
Ya da Başbakan Binali Yıldırım'ın söylediği gibi "Siz bu konularda bu kadar hassas oluncaya kadar parlamentonuzda terör propagandasına hassas olun. Türkiye tehditlerle hizaya getirilecek bir ülke değildir.
Siz bu kadar hassas olacağınıza, terör örgütünün reklamlarını parlamentoda yaparken kırmızı çizginiz neredeydi? Basın özgürlüğü diye mangalda kül bırakmıyorlar. Bırakın bu işleri. Dürüst olun dürüst."
Darbeyi görmezden gelirler
15 Temmuz gecesi alçakça bir darbe girişimine hedef kılınan Türkiye'nin yaşadıklarını görmezden gelip, bu darbe girişimine ilişkin adli soruşturmaları vesile ederek "Kırmızı çizgi aşıldı" diyenlerin ellerindeki cetvelleri kırmaları daha doğru olmaz mıydı?
Şu Schultz her fırsatta Türkiye'yi iğneleyeceğine bir kere olsa da Amerika'yı hedef alsa ve Washington'daki yöneticilere "FETÖ'cüleri himaye etmeyin, hem AB'nin üye adayı hem de NATO üyesi Türkiye'nin kırmızı çizgilerini zorluyorsunuz" dese daha doğru olmaz mıydı?
Açıkçası müttefiklerimizi seçerken galiba aceleci davranmışız.