Hiç duymadığımız ve bu gök kubbe altında ilk defa söylenen bir söz Almanya Başbakanı Angela Merkel'den geldi... Merkel haftalık video mesajında "Türkiye'nin AB üyeliği için daha kat edilmesi gereken çok uzun bir yol var" demiş.
Dünyanın en kısa kitaplarına örnek verenler "İngiliz Mutfağı", "Arjantin Demokrasi Tarihi" ve "Alman Mizahı" başlıklı kitapları gösterirler ya... Angela Merkel'in "Türkiye'nin AB üyeliği için daha kat edilmesi gereken çok uzun bir yol var" şeklindeki sözlerini duyunca, "Alman Mizahı"na haksızlık edildiğini düşündüm.
Sabır taşıyız
Biz sabırlı insanlarız... Hani bir adam her gün devlet dairesine gidip sorununu çözmek istermiş. Ama masa başındaki memur da her seferinde "Bugün git, yarın gel" dermiş... Adam hiç aksatmadan gelince memur sinirlenmiş ve adama "Bugün git gelecek yıl gel" demiş. Adam da "Gelecek yıl saat kaçta geleyim" diye sormuş.
Biz bekleriz
Acaba biz de Merkel'e "Kaç kilometre yolumuz kaldı" diye mi sorsak... Veya "Bu çok uzun yolun sonuna gelindiğinde mesela İngiltere hâlâ AB'nin üyesi olacak mı" diyerek merakımızı mı gidersek? Ama biz sabırlıyız. Almanya'nın yeniden ikiye bölünüp sonra da yeniden birleşmesine kadar Avrupa Birliği'nin kapısında bekleyebiliriz. Hatta biz Türkiye'de CHP'nin Kılıçdaroğlu'nun şefliğinde iktidar alternatifi olmasını bekleyecek kadar sabırlı bir toplumuz.
Daha çocuktular
Düşünün ki, idam edilmesi için İmralı'ya götürüldüğü teknedekilere "Devrik" Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Türkiye'nin Ortak Pazar yolculuğunu anlatırken yıl 1961'di. Türkiye'de 12 yıl Başbakanlık yaptıktan sonra şimdi de Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan, o sırada daha 8 yaşındaydı... Türkiye'nin şimdiki Avrupa Birliği ile üyelik sürecini başlatan "Ankara Antlaşması"nın imzalandığı 1963'te de Angela Merkel 9 yaşındaki bir Doğu Alman vatandaşıydı. Ve bu hanım şimdi kalkıp "Türkiye'nin AB üyeliği için daha kat edilmesi gereken çok uzun bir yol var" diyebiliyor.
Çağdaş Goethe
Bu Angela Merkel mezarlıkların Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olmasını bekleyenlerle dolu olduğunun farkında değil mi acaba? Sanki ilk defa söylenen bir sözmüş gibi "Türkiye'nin önünde çok uzun yol var" derken, bunun cevabı beklenen bir soruya ışık tuttuğunu mu zannediyor? Irktaşı ve meslektaşı Goethe son söz olarak "Biraz ışık" dediği için mi, kendisini bu zamanda Türk kamuoyunu aydınlatmakla görevli kıldı?