İnsanlar bilinçaltında her 31 Aralık'ta geride kalan hayatın sona erdiğini ve 1 Ocak'ta bambaşka bir dünyanın başlayacağını zannederler. Herhalde bu nedenle "Yılbaşında sigarayı bırakacağım" veya "Bu yıl perhiz yapıp 10 kilo vereceğim" benzeri sözler verilir. Oysa sadece takvimlerdeki rakamlardır değişen... Kimsenin huyu, alışkanlıkları, zaafları değişmez. Dünya da eskisi gibi döner ve her yazın arkasından hep sonbahar gelir.
Ümit etmek kolaydır
Bu ebedi ve ezeli gerçeği bilsek de her yeni yıla hem bireysel yaşamımızda, hem de sosyo-politik ortamımızda eskisinden farklı, iyi şeylerin olacağına dönük ümitler besleyerek gireriz. Teröre "Terör" diyemeyenlerin, çoğulcu demokrasiyi rekabet ve uzlaşma düzeni olarak değil de kavga ve gerginlik sistemi olarak anlayanların, 2016'da değişeceklerini de ümit etmiyor muyuz mesela? Ya da takkelerini devire devire ülkelerinin seçilmiş yöneticilerine beddua edenlerin, 2016'da nedamet getirip, ülkeye hizmet edenler için hayır duaları seslendirecekleri benzeri bir ümidimiz yok mu?
Kim bilebilirdi ki?
Kısacası yeni bir yıla girerken, beklentilerimizle gerçekler arasında denge kurmamızda sayılamayacak kadar çok yarar vardır.
Diyelim ki bu yazıyı 2015'in son gününde değil de, 1911'in son gününde yazıyor olsaydım... Balkan Savaşı ve 1'inci Dünya Savaşı yenilgilerini, Fatih'ten Kanuni'den beri bizim olan Selanik'in, Bağdat'ın, Halep'in, Şam'ın elimizden çıkacaklarını, Anadolu'nun parçalanıp işgal edileceğini, Kurtuluş Savaşı'nın başlayacağını ve Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküp dağılacağını tahmin edebilir miydim acaba 1911'in son gününde?
Bambaşka bir dünya
Ya da 2000'e girerken El Kaide'nin ABD'yi vuracağını, Türkiye'de AK Parti'nin değişmez iktidar ve Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olacağını tahmin edebilir miydiniz? Veya bir Iraklı gazeteci 1999'un son gününde yazısını yazarken, ülkesinin işgalini, Saddam'ın idam edileceğini falan öngörebilir miydi? Öyle bir dünya ki bu bir siyah derili şimdi ABD'nin Başkanı, bir kölenin torunu olan eşi de dünyanın "First Lady"si...
Beklentiler
Yine de 2016'da Suriyelilerin artık katledilmeyeceklerini, Türkiye ile Rusya'nın aralarındaki anlaşmazlığı diplomasi yoluyla gidereceklerini, HDP yöneticilerinin de "Biz bütün Türkiye'nin partisiyiz" diyeceklerini, bütün partilerin uzlaşarak yapacakları yeni bir Anayasa ile Türkiye'nin ufkunun açılacağını falan ümit edelim. Ve 2016'ya Cahit Sıtkı Tarancı'nın dizeleri ile girelim...
"Ne doğan güne hükmüm geçer/ Ne halden anlayan bulunur/ Ah aklımdan ölümüm geçer/ Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur/ Ve gönül Tanrısına der ki/ Pervam yok verdiğin elemden/ Her mihnet kabulüm yeter ki/ Gün eksilmesin penceremden"