Tatil izlenimlerimin "selamsız sabahsız kahvaltılar"la bittiğini sandıysanız, yanıldınız.
Anlatacak daha çok şey var.
Çünkü oteller, lokantalar, gezi alanları, yolculuk araçları ve genel olarak tatili algılayış biçimimiz bir tür laboratuvar ortamı özelliği taşıyor.
Toplumsal ruh halimizi orada en net biçimde gözlemlemek mümkün.
Ve baştan söyleyeyim; halimiz hiç iyi değil.
***
Çocuklar mesela...
Bir günahları yok.
Fakat gelecek için verdikleri tatsız işaretler çok.
Anne babalarının onların varlığından nasıl sıkıntı duyduklarını ama etrafa karşı
onların üzerinden mutluluk oyunu kurduklarını hissediyor ve bu oyunu bozmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Malum, yapaylıkları, yalanları, aldatmaları biz yutarız da çocukların gözünden hiç kaçmaz.
O zaman gelsin öfke nöbetleri...
Gelsin kamuya açık biçimde sahnelenen çekirdek aile şımarıklıkları...
Bir de yükselen trend var.
Üç yaşındaki çocukların anne babalarına "
çocuğunuz kaç dil biliyor?" diye soruluyor.
Sen aklımı koru Yarabbim!
***
Hele şu orta yaşa ayak basmış iş güç sahibi erkekler...
Kendinden memnuniyetsizliğini saklamayı beceremeyen kibir gösterilerini anlatacak söz bulamıyorum.
Yüksek sesle dile getirilen finans bilgi ve becerileri;
hayata dair ne kadar incelikli şey varsa hepsini hafife alan nidalar ve mimikler; epilepsi nöbeti gibi gelen ergenlik krizleri...
Otelleri iş yerlerinin bürosuna çevirmeler; lokantalarda kendinden menkul gurme havalarına girmeler...
Liste saymakla bitmez.
Hele etrafa bakışlarına ayrı ve uzun bir parantez
açmak gerek. Ama şu kadarını
söyeyebilirim; sanki plaja her
an düşman birlikleri çıkarma
yapacakmış gibiler.
***
Anlattıklarımın tamamını belki şu iki kelimelik cümleyle özetleyebilirim:
Kontrol kaybedilmiş...
Herkeste her an güçlü bir tatmin arayışının yol açtığı muazzam yorgunluk gözleniyor.
Peki buna tatil denir mi?
Densin diye sürekli birbirlerine soruyorlar: "
Deniz çok güzel değil mi? Dün akşam gittiğimiz yerin müzikleri harikaydı, değil mi? Oh havaya bak, mis gibi, değil mi?"
Oysa değil!
Hava çöp kokuyordu; vokalist çocuk sarhoşluktan bütün şarkıları birbirine karıştırdı; deniz acayip dalgalıydı...