Bu teklifi reddedemezdim...
Sabah Hıdiv Köşkü'nün bahçesinde dolaşmak; onun deyimiyle " biraz tabiata karışmak" iyi gelirdi.
Elbette tabiatın dişinin, tırnağının söküldüğü büyük bahçeler "karışalım" diye değil; kendimizi tabiatla "kandıralım" diye yapılmış yerlerdi ama şehir dersinden sıkılmış çocuklar gibiydik, kısa süreliğine teneffüse çıkmak hiç fena fikir değildi.
Üstelik oturduğu sitenin otoparkındaki ağaca sırtını yasladığı fotoyu instagrama koyup altına "doğa ve ben" yazan gencinkinden çok daha iyi bir seçim olduğu kesindi.
Gittik.
Güzeldi her zamanki gibi.
Fakat aşırı düzgün parkında çiçeklerin onca renk cümbüşüne rağmen geometrinin baskısından boğulacak gibi olduğumu inkâr edebilir miyim?
Korunun içine doğru uzanan küçük asfalt(!) patikaya gelince, koşu parkuruna dönüşmüş.
Oysa çevrede her biri diğerinden farklı ağaçlar ve büyük çalılar var, nasıl güzeller!
Aralardan da eşsiz Boğaz manzarası göz kırpıyor.
Peki durup bakan var mı? Yok!
Çünkü oraya gelenlere sanki bir "görev" verilmiş:
Koşarak ya da hızlı hızlı yürüyerek onu yerine getiriyorlar.
***
Aylardır güncel siyaset konuşup yazıyoruz.
Fakat gündelik hayatımızın cilveleri, sürçmeleri, hayalleri ve hayal kırıklıkları da berdevam...
Biraz da onlara bakmalı, değil mi?
Geçenlerde bir arkadaşım aradı;
yıllar önce aldığı şehre üç saat uzaklıktaki çiftliğini satışa çıkaracağını anlattı. Orada içine kapanıp tarım ve hayvancılık yapacaktı aklı sıra.
Ne oldu, diye sordum.
Cevap beklediğim gibi geldi:
"
Çiftçiliğin hakikisi çok meşakkatliymiş;
eh hafta sonları et mangal yapmak için çiftlik sahibi olmanın masraflarını kaldıracak kadar da zengin değilim." Tabii televizyonlardaki hafta sonu programlarında gerçek kırsal yaşamın "
üretken" (dikenli) bir yaşam biçimi olduğunu; t
abiat içinde tatil veya eğlence olmadığını anlatan yok ki!
***
Şehre çok yakın "
yeşil banliyöler"de yaşama
hevesi de yukarıda anlattıklarımdan
pek farklı değil.
Modern insan ekranda veya dergilerde yeşili, börtü böceği görünce hevesleniyor.
Fakat o programlar ve ev/dekorasyon dergilerinde esas zorlu gerçeği; yani yeşilin olduğu yere uzanan otoyolları ve trafiğin yıpratıcılığını gösteren yok.
Modern hayat böyle bir şey işte!
Bir aldatılmayı ötekiyle değiş tokuş ederek ömrümüzü bitiriyoruz.
Çözüm yok mu?
Onu tartışmaya da sıra gelecek.