Yaklaşıyor yaklaşmakta olan...
Nedir o?
Yeni bir Ortadoğu.
Yeni bir dünya düzeni.
O halde kısa bir tarihsel özet vererek esas lafımı söyleyeyim.
Türkiye barış sürecini daha fazla geciktiremez ve yeni dünya düzenine karşı yeni bir millet tanımını hayata geçirme görevini ihmal edemezdi.
Masaya oturdu.
Bütün dünyada olduğu gibi böyle bir sürecin rayına oturması için savaşan tarafla masaya oturmaktan daha normal bir şey olamazdı. Öyle de oldu.
Kemikleşmiş ulusalcı tepkiler ve savaş lobisinin tezgâhlarını göğüsleyerek PKK kadrolarını ve sivil unsurlarını siyasete geçmeye teşvik etti.
Çoktandır, rahatlıkla Kürt siyasal hareketinden söz edebilmemizin nedeni de bu süreç.
Nitekim, daha önce hayal bile edilemeyecek gelişmeler gerçek olmaya başladı.
***
Fakat ne PKK, ne de Kürt siyasal hareketi
dünyanın egemenlerinin umurundaydı.
Onların umurunda olan şey,
bölge Kürtlerinin tamamı üzerinde kimin söz sahibi olacağıydı.
Bu yüzden bir süre daha savaşa ihtiyaçları vardı; Türkiye'yi güçlendirecek barış sürecine tepkiliydiler.
Ve 2013'te Türkiye'ye karşı çok geniş çaplı bir saldırı başlatıldı.
Bilinen şeyleri tekrar etmeyeceğim.
Dikkat çekmek istediğim şey şu: Tam "
paralel devlet darbe girişimi" çalışmalarının hızlandığı dönemde, Ekim 2013'te
Gezi'ye katılmayan Kürtleri Gezi kültürü içine çekmeye çalışan bir parti kuruldu.
Gezi için "
Bu daha başlangıç" diyen bir hareketin partileşmesini Yunan adaları tekne gezisinden yeni dönen liberal yazarlar alkışlarla karşıladılar. Daha ilginç olan
Doğan medyasının
HDP'nin kuruluşuyla birlikte "
solculaşmaya" başlamasıydı ki, ibretliktir, ayrı konudur.
Mart seçimlerinden sonra da beklenen gerçekleşti;
BDP, HDP'ye geçti.
Sonuç?
Barış sürecinin masası karıştı!
Sürekli provokasyon ve darbe ihtimallerine dikkat çeken
İmralı'ya saygıda kusur etmiyormuş gibi görünen
HDP, sahada bambaşka işler yapmaya başladı.
Şimdi istiyorlar ki, barış masasında sokak otursun, hatta masa bütün Ortadoğu olsun!
***
Artık kabul edilmeli ki...
Türkiye için...
Kürtler için...
Hatta doğrudan Kürt siyasal hareketi için de...
Türkiye solunun
kaybetmeyi zevk edinmiş döküntülerinden destek alan; ABD'nin en şahin odaklarıyla temas kurup bir yandan da "anti-emperyalist" sloganlar atan, zaman zaman "
paralelci", zaman zaman da
Cihangir ağzıyla konuşan
HDP daha işin başında kötü bir projeydi.
Böyle olduğu iyice ortaya çıktı.
Bilmiyorum, basın toplantısı sırasında
Demirtaş'ın yüzüne hâkim olan
endişe bu gerçekle bir
iç yüzleşmenin sonucu muydu?
Ama şundan eminim...
Barış sürecinin masası HDP öncesine geri dönmeli!