Sami Selçuk hocamız, kendi görüşlerine ve sosyal zümresine uygun olan emekli memur gazetesine bir yazı yazmış, eleştirileri yanıtlamış.
Salim Başol'un o ünlü "sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" sözünün eksik aktarıldığını ve çarpıtıldığını söylüyor.
CHP mallarının hazineye aktarılması davası sürüyormuş... Duruşmalardan birinde, sanıklardan merhum Samet Ağaoğlu, "niçin bu kanuna evet oyu veren mebusların hepsini değil de sadece 36 kişiyi yargılıyorsunuz" diye sormuş.
Mahkeme heyeti reisi Salim Başol da demiş ki: "Sizi alıp Yassıada'ya tıkan kudret böyle istemiş, onu biz bilemeyiz, divan huzuruna getirilen davaya bakar."
Doğrudur. Haklıdır. Mahkeme kendi kafasına göre sanık saptayamaz, savcı kimi getirirse onu yargılar.
Savcı getirirse ama... DP yönetic ilerini "oraya tıkan kudret" savcı değildi, cuntaydı. Altay Ömer Egesel sonradan devreye sokuldu, "suçlamaya memur" edildi.
Yazısını Arapça ve Latince cümlelerle süsleyerek ne kadar bilgili olduğunu kanıtlayan değerli hocamız, o Salim Başol'un verdiği birbirinden gaddar idam ve müebbet hapis cezalarını hiç tartışmıyor.
Hele Hasan Polatkan'ın, hele hele Fatin Rüştü Zorlu'nun "idamı hakedecek" ne yapmış olduklarını hiç sorgulamıyor.
Çünkü onun için öz değil biçim önemlidir.
"Olağanüstü mahkemenin" kimin tarafından ve hangi amaçla kurulduğuna bakmıyor, bunun hukuka uygun olup olmadığını tartışmıyor, duruşma süreçleri "kitabına uygun" muymuş, ona bakıyor. (Bakınız bendeniz de İstiklal Mahkemeleri'ni tartışmıyorum, çünkü onları TBMM kurdu. Peki Yassıada'yı kim kurdu? Ortada meclis mi vardı?)
Herhalde "darbe kendi meşruiyetini kendi getirir" deyip sıyrılacaktır.
12 Eylül mahkemelerine de bir baksın bakalım, çoluk çocuğu asmak "tekniğe" uygun muymuş?