Bırakın Kemal Bey yürüsün, hatta İstanbul'a varmayı 15 Temmuz'a denk getirip Fetö'ye "çözülmeyin, direnin" mesajını vermiş olsun!
Aylin Hanım da aynı yolu yapmıştı, o tersine İstanbul'dan Ankara'ya yürümüştü de birkaç kilo verip güzelliğine güzellik katmıştı...
Fakat seçmen kitlesi "fitness" salonlarına ve Beyoğlu barlarına devam edenlerden ibaret olmadığı için Beyoğlu Belediye Başkanlığı yerine havasını almıştı.
Bırakın Kemal "abisi" de yürüsün... Aydın Doğan da, Kılıçdaroğlu'na "Gandhi" yakıştırmasını uygun gören "Zafer Mutlu aklıyla" bu provokasyonu dibine kadar desteklesin her gün birinci sayfadan. (Bu da "alt akıl" oluyor. Bir de gelip takılacak "akıl akıl" var, o ayrı.)
Fena mı, Almanlar mutlu olurlar.
Almanlar sevinince biz de sevinmiş sayılırız, 1918'den beri bu böyledir.
Biz ciddi konulara bakalım.
Cumhurbaşkanı çok açık konuştu: Seçim sistemi de değişecek.
Yürütme sistemi değiştiğine göre yasama sistemi de farklı olacak. (Bakalım "yürüyen yiğit" onu da gayrımeşru bulacak mı?) Dar bölge sistemi de düşünülüyormuş, barajın düşürülmesi de. Yüzde 7 ya da yüzde 5 olmak üzere iki "opsiyon" üzerinde çalışılıyormuş. Bunun için referanduma da gerek yok üstelik.
Aslında, dar bölge sistemi benimsenecekse ayrıca bir de baraja gerek kalmayacaktır.
600 seçim bölgesi olacak, her bölgeden bir milletvekili seçilecek. Milletvekili sayısı da 600'e çıkıyor yani. ("Çok" diye itiraz etmeyiniz, Fransız Convention meclisi 749 kişiydi.) Baraj, bölge sistemi sayesinde "kendiliğinden" ve demokratik yoldan oluşacak, bırakın yüzde 3'ü 5'i, o dar bölgede ikinci gelen parti bile havasını alacak.
Oyları bindelerle ifade edilen minik partilerin meclise girebilmeleri hayal. Onların bazıları birbirlerini bıçaklamakla oyalanacaklar.
Fakat o zaman kimse "baraj var da ondan böyle oldu" diye şarlayamayacak.
Yani herkes boyunun ölçüsünü demokrasiyle alacak.
Seçmen, kendi bölgesinin mebusunu "şahsen" de tanıyacak, kime oy verdiğini de bilecek. (Bana şimdi "İstanbul mebuslarını say" deseniz sayamam!) Şu noktayı da unutmayınız: Mecliste çoğunluğu kazanmak, iktidara gelmek değil.
Bu yalnızca "istediği kanunu yapabilmek" anlamına geliyor, o kadar.
Yani efendim, yasamayla yürütme birbirinden gerçekten ayrılıyor. İstediğiniz bu değil miydi?
Ama bunu bir de o "yürüyen yiğide" anlatmayı deneyiniz. Çünkü arslanım yeni sistemde bir de "başbakan olacağını" sanıyor, cumhurbaşkanıyla arasında çatışma çıkmasından endişe ediyor!
Aydın Doğan da bu yürüyen yiğitte karar kıldı gibi görünüyor. Yürütemeyince!
***
Günün incisi
"Ayaklarımız yeni yollarla tanışacak."
Özgür Özel, CHP Grup Başkanvekili