Urfa'nın Göbeklitepe mevkiinde yapılan kazılar bütün "prehistorya" bilgilerini ve varsayımlarını altüst etti, bizde ancak magazin konusu.
Kazılarda, milattan önce sekiz binlerde, "henüz avcılık ve toplayıcılıkla geçindiği sanılan yontma taş devri insanlarının" mükemmel astronomi bildikleri ve "rasathane" yapabildikleri ortaya çıktı!
Daha "neolitik"e yani cilalı taş devrine bile geçememiş oldukları tahmin ediliyordu oysa...
Bütün bulgular, dünyada bizim bildiğimiz tarih dilimlerinden çok daha önce büyük ve parlak bir uygarlık olduğunu, bunun da milattan önce 10.500 ila 9.500 sıralarında "ani bir felaketle" ortadan kalktığını gösteriyordu... İnsanlık bu felaketten sonra her şeye yeniden, sıfırdan başlamıştı.
Göbeklitepe'deki rasathane taşlarına, dünyaya çarpan bir gök cismi kazınmıştı!
Göktaşı çarpmasıyla mı, bunun yarattığı "tufanla" mı oldu bilmem artık, ama görünen o ki din kitapları doğru söylüyorlar! Sümerler'in kutsal kitabı olan Gılgamış Destanı da, Kitab-ı Mukaddes de...
Yani bu konuyla ilgili bir sürü kitap yazan ve yaklaşık otuz yıldır üniversite çevrelerinin çemkirdiği Graham Hancock, Robert Bauval, Colin Wilson gibi yazarlar haklı çıkıyorlar...
Artık kimse onlarla alay edemeyecek.
Böylece artık kimse de "piramitlerin firavun mezarları olduğu" gibi eşekçe fikirler öne süremeyecek.
Hiçkimse "sfenksin tahmin edilenden çok daha yaşlı olduğunu" kanıtlayan Robert Schoh gibi jeologlarla dalga geçemeyecek.
Bugün akıl erdirilemeyen, "o çağda nasıl olabilir" denilen birçok ayrıntı, böylece açıklığa kavuşuyor: İnsanlar, o büyük felaketten sonra ellerinde kalan ya da hatırlayabildikleri, kendilerinin de pek fazla akıl erdiremedikleri "bilgi ve teknoloji kırıntılarını" saklıyorlardı...
Bunun küçük bir örneğini bendeniz Kahire Müzesi'nde kendi gözlerimle gördüm.
Kataloglarda "kült objesi" yani tapınma aracı olarak geçen bir taş alet... Daeniken'in kitaplarında da resmi vardır. Tuhaf bir çarka benzer.
Sonra eve döndüm, bir gün tesadüfen gözüme ilişti:
Bizim hanımın çamaşır makinesinin içi, dibi, o taşın tıpkısının aynısıydı!
Nede kullanırlarmış bilinmez ama, bir "santrifüj" aygıtı.
Eski Mısırlılar, atalarının bildikleri bazı şeyleri, pek de akıl erdiremeden taklit ediyorlarmış.
Öyle ya, alın size mumyalama işlemi... Bir "ameliyat" taklidi! Hastayı (ölüyü!) yatırıyorsun, bir yerlerini kesip biçiyorsun, sargılara sarıyorsun, bir süre sonra "diriliyor" kalkıyor...