Gene tekrarlamış. Her gittiği yerde söylüyor.
Amigo gazeteler de utanmadan alıp manşete çıkarıyorlar.
Yedi düvel gelmiş Çanakkale'yi geçememiş (sadece iki düvel gelmişti), sonra tek bir adama yetki verilmiş, o da bir anlaşma imzalamış, düşman gemileri tek kurşun atmadan Çanakkale'yi geçip İstanbul'a gelmişler...
Yok, "Mondros Mütarekesi'yle cumhurbaşkanlığı sisteminin ne ilgisi var?" diye sormayacağım, çünkü bu adam tutar Viyana kuşatmasıyla referandum arasında da bir ilişki bulur: "Viyana'ya sefer yapılmasına tek adam karar verdi, yenildik!" Rauf Bey'e pislik atıyor.
Kaç kere anlattık, anlamıyor.
Aldırmıyor, tınmıyor.
Hem cahil, hem de "cahil cüretinin" en iyi örneklerini sergiliyor.
Hem cahil, hem pervasız, hem pişkin.
Rauf Bey oraya tek adam olarak değil, bir heyetin başkanı olarak gitti.
Heyet üç kişiden oluşuyordu: Bahriye Nazırı Rauf Bey, hariciye müsteşarı Reşat Hikmet Bey, bir de kurmay yarbay Sadullah Bey.
Kaç kişi gideceklerdi? Kılıçdaroğlu'nun tatmin olması için bütün kabine üyelerinin topluca gitmeleri mi gerekiyordu?
Yoksa Meclis-i Mebusan mı gidecekti olduğu gibi?
Rauf Bey kendi başına olumlu ya da olumsuz bir karar verebilme durumunda değildi...
Yani, "maddeleri beğenmedim, savaşa devam ediyorum" diyebilecek hali yoktu.
Suriye cephesi çökmüş, Filistin ve bütün Ortadoğu elden gitmişti. Daha kötüsü, Selanik'e çıkartma yapan müttefikler İstanbul- Berlin demiryolunu kesmişler, daha da kötüsü Bulgaristan da pes etmişti.
Almanya'dan tek bir mermi, tek bir asker donu bile gelemiyordu artık.
Yani, teslim olmaya mecbur kalmıştık.
Memleketi Alman kumarına sürenler pes etmişlerdi.
Bu rezaletin hesabını vermek zorunda olanlar üç gün sonra yurt dışına kaçtılar.
"Sizinkiler" Kemal Bey, İttihat ve Terakki yöneticileri...
Enver, Talat ve Cemal...
Rauf Bey Mondros'a tek adam olarak değil, "hükümet sözcüsü" olarak gitti.
Hayrettir, Rauf Bey bu kadar güçlü bir tek adammış da, muhtarları niçin ortadan kaldırmamış, lokantaları niçin kapatmamış acaba?
Kemal Bey bu akılları hangi danışmanından alıyor?
Yahu bu koskoca CHP'nin içinde koca koca profesörler yok mudur? Hani şu "bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır, dolayısıyla oyunuzu kahverengiye veriniz" diyen parlak zekâlar? (Kılıçdaroğlu buna bir çeşitleme getirdi ve rengi "fındık rengine" çevirdi.)
Şu başkanlarına iki çift laf etmeyecekler midir?
Gerisini de, Mondros Mütarekesi'ni imzaladığımız için hayır oyu verecek sivri akıllılar düşünsünler.