Yeni anayasanın "zarfı" da "mazrufu" da ortaya çıkmaya başladı, birkaç aya kadar netleşecektir.
Şimdilik kulağımıza gelen en önemli unsurlardan birisi, YÖK denilen "Kenan Evren kalıntısının" anayasada yer almayacağıdır!
Yıllardır YÖK kalksın diye bağırıp çağıran muhalefetin, şimdi buna da karşı çıkıp YÖK'ü savunmak için nasıl bir manevra çevireceğini, Kılıçdaroğlu'nun nasıl bir kere daha komik duruma düşeceğini merakla bekliyoruz...
Galiba Milli Güvenlik Kurulu da yolcu!
İlk maddeler değişmiyor.
Bakalım Kılıçdaroğlu gene "bayraktan ne istiyorsunuz" diye saçmalamaya devam edecek midir?
"Dili Türkçe'dir" ibaresi de "resmi dili Türkçe'dir" olarak değişiyor ama gerek PKK'yı gerekse HDP'yi bu da memnun etmeyecektir tabii.
Başkanlık sistemi elbette geliyor.
(Federalizm falan yok. Üniter devlet... HDP, bu konuyu "tartışabilme" şansını çoktan tepmişti.)
"Cumhurbaşkanını halk değil eskisi gibi gene meclis seçsin" diyecek kadar gerici ve tutucu bir konuma düşmüş olan Sayın Kılıçdaroğlu'ndan bu konuda da bir sürpriz beklemiyoruz.
Anayasa Mahkemesi de kalıyor.
Gitti muhalefetin başlıca "mugalata" kozlarından biri daha elinden!
HSYK'nın, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ikiye bölünüp bir HYK bir de SYK oluşturulması falan da, "sokaktaki vatandaşı" pek de ilgilendirmeyen bir teknik konu...
Gene sokaktaki vatandaşa pek bir şey söylemeyen bir husus da, anayasanın "başlangıç" bölümü.
"Dibaceye gerek yok" demiştik, AKP kurmayları "var" demişler. Eh, canları sağolsun. Memleketi biz yönetmiyoruz ki, onlar yönetiyorlar. Keyifleri bilir.
Fakat, öğrenebildiğimiz kadarıyla, tasarlanan bu başlangıç bölümü biraz tuhaf.
Kısa tutulacakmış. Tamam.
Fakat bu kısa başlangıçta, "Türk milletinin tarihi yürüyüşü" anlatılacakmış.
Ne alakası var yahu?
Bu bir anayasa mı, ortamektep tarih kitabı mı?
Anayasaların başlangıç bölümleri, o anayasaya "niçin gerek görüldüğünü" anlatmak için yazılırlar. Daha doğrusu, bizdeki uygulamasıyla, "yeni bir anayasaya yol açan darbenin niçin yapıldığını" ballandıra ballandıra sayıp dökerler. Tarihe karşı bir tür savunmadır. İçinde azıcık "suçluluk duygusu" da sezilir. 1961 Anayasası, "direnme hakkını kullanan Türk milleti" gibi deyimlerle, sanki 27 Mayıs darbesini bütün millet istemiş, halk darbeyi gönülden desteklemiş gibi bir hava yaratmaya çalışmıştır...
Peki siz şimdi kendinizi kime ve neye karşı savunuyorsunuz? Yoksa Devlet Bahçeli'nin yüreğini serinletip sesini çıkarmamasını sağlamayı mı amaçlıyorsunuz?
Kemalist bürokrasi, Sabih Kanadoğlu'nun da hatırlattığı gibi, sizi hoşgörmemeye zaten kararlıdır. Dolayısıyla, "biz sizin anayasayı değiştirdik, kusura bakmayın" diye alttan almaya gerek yok.