İnsanoğlunun buluşlarla ilişkisi artık eskisi gibi değil. 10 bin yıl önce, belki yüzyılda bir kayda değer bir icat yapılırdı.
Günümüze geldikçe bu süre giderek kısaldı. Devletlerin ve şirketlerin araştırma- geliştirme harcamalarını artırmasıyla birlikte, bilim ve teknolojide baş döndürücü gelişmeler kaydedilir oldu.
Bu alandan gelen haberlere bakarsanız, her gün en az bir icat veya bir keşif yapıldığını görürsünüz.
Bilim ve teknoloji deyince akla önce dijitalleşme geliyor. Her türlü veri yani görüntü, ses, yazı ve sayı dijitalleştiriliyor. Dolayısıyla bilgisayar programlarının konusu oluyor.
Ancak çok temel bir sorun ortaya çıkmaya başladı: Eğitim sistemi, gelişmelerin hızına ayak uyduramıyor. Üniversite mezunlarının ne sayısı yetiyor piyasanın ihtiyaçlarını karşılamaya, ne de aldıkları eğitim.
Bir konudaki bilgilerin eskime süresi o kadar hızlı ki, "Eski bir tarihte, mesela 2014'te..." diye espriler yapılıyor.
Milyonlarca dolara satılan orijinal programları yazma yaşı eskiden 22-23'tü, şimdi 15-16'ya indi.
Hocalar öğrencilerini, "Gelişmeleri yakından takip etmezseniz 30 yaşında sektörden emekli olursunuz" diye uyarıyor.
(Not: Türkiye'den değil gelişmiş ülkelerden söz ediyorum. Bizim halimiz Allahlık. Sanayi devrimini kaçırmıştık, dijital devrimi de kaçırdık. Başkaları buluyor, biz satın alıyoruz. Hayat devam ediyor.)
Davos'un yıldızı
Geçen gün kısaca değinmiştim: Davos'ta kulaktan kulağa dolanan tabirlerden biri de "beceri açığı" idi.
Şirketler eskiden kaliteli üniversitelerden mezun olan gençleri havada kaparlardı. Şimdi öyle değil. Çünkü neredeyse işi baştan öğretmek gerekiyor.
Üniversiteler yetersiz kalmaya başlayınca haliyle alternatif yollar aranır oldu.
Bu nedenle Davos'ta konuşması en çok ilgi görenlerden biri, 24 yaşındaki Zach Sims adlı New Yorklu bir gençti.
Zach Sims ne yapmıştı da Davos'taki büyük başların ilgisini çekmişti? Kısaca anlatalım:
Columbia Üniversitesi'nde okurken ,"Burası artık bana bir şey öğretmiyor" diyerek ayrılmış... Aynı okulu bitiren Ryan Bubinsky ile birlikte 2011'de Codecademy (Code+Academy) adlı bir internet sitesini kurmuşlardı.
Codecademy bir eğitim sitesiydi. Özelliği, şu sıralar revaçta olan bilgisayar programlarını kullanmayı öğretmesiydi. Üstelik gayet basit bir biçimde ve de bedavaya!
Sonuç: HTML, CSS, JavaScript, jQuery, Python, Ruby ve PHP programlama dillerinin öğrenebildiği siteyi daha ilk hafta 200 bin kişi izlemeye başlamıştı. Şu sıralar 100 ülkeden 24 milyondan fazla takipçisi var.
Sitenin sadece her coğrafyadan değil, her kesimden "öğrencisi" bulunuyor: Afrika'da bir kampta kalan sığınmacıdan, Amerikalı ev kadınına...
Çok ilginç insan öyküleri oluşuyor site sayesinde... Mesela bilgisayardan anlamadığı için işten çıkartılan bir kadın... Sitenin izleyicisi olmuş ve üç-beş ay sıkı çalışarak programlamayı öğrenmiş... Ve aynı şirkette tekrar işe başlamış. Tabii çok daha yüksek bir pozisyonda ve çok daha iyi bir ücretle...
Velhasıl Codecademy takipçilerine, eskilerin tabiriyle "altın bilezik" (her yerde geçerli bir meslek) kazandırıyor.
Birçok okurumuzun "Şu siteyi ben de takip edeyim" dediğini duyar gibiyim. İngilizce biliyorsanız, hemen!