Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Boğaziçi notları

Yüksek lisans öğrencisi Suphi Nejat Ağırnaslı'nın Kobani'de hayatını kaybetmesi üzerine, "Boğaziçi Zirvesi: BÜ'yülü Bir Gün" etkinliği 22 Kasım'a ertelenmişti. İşte dünden bir-iki yorumlu not:
İlk konuşmacı olan Rektör Gülay Barbarosoğlu, Boğaziçi mezunlarının topluma yaptığı katkıdan söz etti.
Yorum: Hocam, bu toplum, öyle bir katkıyı asla istemeyenlerle dolu... Ben 27 yıldır bulunduğum şu medyada, mebzul miktarda 'istemezükçü' gördüm. Türkiye'nin en iyi okullarından birinden mezun olan adama, arada bir fikrini filan sorarsın değil mi? Tam tersine, "Aman uzak dursun" diyorlar.
(Yönetim biliminde bizim gibilere "entelektüel sermaye" deniyor. Araştırmacılar bunlar üzerine sayısız makale ve kitap yazdı bugüne kadar. Tabii Türkler her şeyi doğuştan bildikleri için, böyle bir ihtiyaçları bulunmuyor.)
Ardından kürsüye TÜSİAD'ın eski başkanı, Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu çıktı. Türkiye'nin önündeki yakın vadeli riskleri, gayet objektif, sakin ve ikna edici bir dille ortaya koydu. Bu arada Türkiye'nin kendi pozisyonunu Batı'ya anlatamadığından söz etti.
Yorum: Katılmıyorum. Biz anlatamasak bile, onlar gayet iyi anlıyor. Mesela IŞİD, Suriye, Kobani gibi meselelerde, Batı medyasının Ankara'ya yüklenmesi, anlamadığından değil; tam da gördüklerinden hoşlanmadığı (yani işine gelmediği) için...
"Devlet içinde devlet olur mu" gibi netameli bir konuda konuşmamı isteyen... Geçen yıl Washington'da tanıştığımız, düzenleme komitesinden, turizmci Ceylan Pirinçcioğlu ('79) olsa gerek, diye düşünmüştüm.
Hakikaten de oymuş!
Bir-iki dinleyici, neden "AKP diktatörlüğünden" söz etmediğimi sordu. Arkadaşlara bu terimi uygun bulmadığımı, eleştiriyi başka kavramlarla yaptığımı anlatmaya çalıştım. Tabii ki tatmin olmadılar.
TSK'nın pasifleştirildiğini ("kağıttan kaplan" meselesi) söyleyen, sanırım vesayet yanlısı bir-iki arkadaşı da, "Ordu bir adım geri çekildi ve orada aynen duruyor" demem tatmin etmedi.
Yorum: İB 211 sınıfına gelen diğer arkadaşlar, iyi ki onlar gibi düşünmüyordu. Ancak sıkıntılar yok değil: Başbakan Ahmet Davutoğlu, BÜ mezunu olmasına rağmen, mezunların çoğu yaşam tarzlarına az veya çok müdahale olduğunu düşünüyor. İzlenimin kendi gerçekliği vardır.
Yücaoğlu, konuşmasının sonunda mezunlara iki tavsiyede bulunmuş... "Yerel siyaseti izleyin ve sivil toplum kuruluşlarında çalışın" demişti.
Ben de "ders" esnasında, o söze atıfta bulunarak, "Türkiye'nin en geniş STK kesimini, tarikat ve cemaatler oluşturur" dedim. Bu söz dinleyicilerin çoğunu şaşırttı.
Yorum: İyi bir okulda okumak, yabancı dil bilmek, Türkiye'nin genelini tanımayı beraberinde getirmiyor. Ayrıca çaba sarf etmek, "başka" kitaplar okuyup, "başka" insanlara kulak kabartmak gerekiyor.
"Başka" dediğime bakmayın; ben olaya bu açıdan da bakılabileceğini, yaklaşık 30 yıl önce, Nakşibendiliği ve Nurculuğu iyi bilen Şerif Mardin'den öğrenmiştim.
Not: Geçenlerde, Ayşe Soysal dönemi rektör yardımcılarından Gülen Aktaş, okuldaki kedi-köpek "nüfusuna" değindi bir dost ortamında. Dün de bir kedi sınıfa destursuz girmez mi! Ben "köpekçiyimdir", tedirgin olanları da anlıyorum, ancak manzara çok hoştu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA