Bilhassa 1990'lı yıllarda kurban üzerine yoğun tartışmalar yapılıyordu.
Yersiz de değildi...
Her kurban bayramında büyük kentlerde ortalık adeta kan gölüne dönüşüyordu.
Asfaltın ortasında kurban kesenleri ve hayvanın kanını ızgaradan kanalizasyona akıtanları ilk gördüğümde dehşete düşmüştüm. Ne dine uygundu yaptıkları, ne de adaba...
Buna bir çare olarak, "Hayvanları kesmek yerine, hayır kurumlarına aynı miktarda bağış yapılsın" denmeye başlanmıştı.
Bence o da yanlıştı. Çünkü kurban kesmek neticede dinin bir gereğiydi. Onun yerine para yardımı yapmanın; faraza zekât veya fitre vermekten çok da farkı yoktu.
Bu arada belediyeler kolları sıvadılar ve bu işi düzene soktular.
Sokak ortasında kurban kesme ayıbı hemen hemen ortadan kalktı.
Ancak yine de kurban kesmenin şekil değiştirdiğini görüyorum.
Eskiden ailenin güçlü kuvvetli erkekleri (yetişkinler ve delikanlılar) kurban keser; kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ise hayvanı parçalar, etleri paylaştırır.
Ayrıca, çok sayıda kurban kesen aileler, kendilerine yardımcı olması için kasap tutarlardı.
Kasaplar en çok hayvanın derisini yüzmede yararlı olurlardı.
Artık kurban kesenlerin sayısı azalmaya başladı.
Çevreye bakıyorum da: Kızılay'dan Mehmetçik Vakfı'na, Diyanet Vakfı'ndan çeşitli sosyal yardım vakıflarına birçok kuruluş bizler adına kurban kesmekte...
İş o hale geldi ki vekaleti ve parayı veriyor, gerisine hiç karışmıyoruz.
Normal şartlarda toplam eti üçe böler, bir kısmını kendimize ayırır, bir kısmını akrabalarımıza ve yakınlarımıza verir, kalanını da fakirlere dağıtırdık.
Artık o da bitti. Eti hiç görmüyoruz.
Güvendiğimiz kuruluş eti (umarım) fakirlere dağıtıyor.
Gerçeğin yerini simge aldı
Elbette hâlâ kurban kesen, hatta kasaba filan bırakmayıp bizzat kesen birçok insan var.
Ancak dediğim türde bir "simgesel kesim" giderek artıyor.
Böylece kurban kesme "anlam ve eylem" dönüşümüne uğruyor. Kestin mi?
Kestim. Halbuki kestiğimiz filan yok. Cebimizden çıkan paralar, "kesme", "yüzme", "parçalama", "dağıtma" gibi zorunluluklarımızın yerini alıyor.
Belki de daha iyi oluyor.
Milyonlarca hayvan kesiliyor.
Bunca etin çoğunu birbirimize vereceğiz de ne olacak?
Bence tamamının, yerli veya yabancı, ihtiyaç duyan kesimlere verilmesi daha akılcı bir davranış... Şu anda Esat ve IŞİD zulmünden kaçan bir buçuk milyon civarında mülteci var ülkemizde. Asıl onlar yesin.
IŞİD deyince aklıma geldi. Bu canilerin... Şiilerin, Ezidilerin, Kürtlerin ve Hıristiyanların kafasını kesmesi çoğumuzu dehşete düşürüyor.
İçimiz titriyor. Yüreğimiz sıkışıyor.
Bu yoğun hislerin önemli bir nedeni de, "hayvan kesme" eyleminin giderek hayatımızdan çıkmış olması. Biz kurbanlık hayvanı dahi kesemezken, adamlar insan boğazlıyor.
Tezada bakar mısınız?
Ancak bağış yapanlar yine şunu da bilmeli: Artık (otantik manada) kurban "kesmiyoruz"...
İyi bayramlar!