Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Hocaefendi'nin değerlendirmesi "gerçekçi" mi?

Soru: Mavi Marmara'nın yola çıkışını nasıl takip ettiniz? Fikir olarak size nasıl geliyordu?
Cevap: Medyadan ve internetten izledim. Mükemmel bir fikir olduğunu düşündüm. Gazze halkının durumuna dünya kamuoyunun dikkatini çekmenin daha iyi bir yöntemi olamaz gibi geldi.
Soru: Mesela yöntemi ajitatif (kışkırtıcı) buldunuz mu?
Cevap: Elbette ajitatif bir yöntem. İsrail'in tepkisini çekeceği besbelli olan bir yöntem. Tam da olması gerektiği gibi...
İsrail'le baş etmenin sessiz sakin, uslu bir yöntemi olabileceğine inanmıyorum. İsrail'den herhangi bir şey "rica" etmenin bir anlamı yok.
Bu, hem uluslararası, hem kitlesel, hem insani bir yöntemdi. Ve tam da bu nedenlerle, İsrail'in kaçınılmaz tepkisi nasıl bir canavarla karşı karşıya olduğumuzu bütün dünyaya gösterdi. (Pınar Öğünç'ün söyleşisi, Radikal Cumartesi, 5 Haziran.)
Yukarıdaki cevaplar Türkiye'nin "sosyalist ve Yahudi" aydını Roni Margulies'e ait.
Marguiles'in sözlerini buraya aldım. Çünkü zamansal açıdan daha önce söylenmiş olsalar da, Fethullah Gülen'e cevap niteliğindeler.

***
Ara notu: Elbette Margulies'inki gibi "vicdan sahibi" ve "gerçekçi" değerlendirmelerini başkaları da yapabilir.
Ancak bu tip eleştirileri İsrail yöneticileri, "Siz Yahudi düşmanı olduğunuz için böyle konuşuyorsunuz" diye cevaplıyor.
Bu durumda Roni Margulies'e başvurmak zorunlu oluyor. Ona da "Sen Yahudi düşmanısın" diyecek halleri yok ya...

***

Gelelim asıl konuya...
ABD'de yaşayan Gülen, ünlü Wall Street Journal gazetesine ilginç bir demeç verdi. (Bu gazete hakkındaki eleştirilerimi dün yazmıştım.)
İsrail'in saldırısını kınayan, ölenlere rahmet dileyen Hocaefendi'nin, aynı demeçte, "İsrail'in izni olmadan Gazze'ye yardım götürmesini" eleştirmesi, "otoriteye başkaldırmanın" yanlış olduğunu söylemesi eleştirilere yol açtı.

***

Bence Fethullah Gülen'in olaya yaklaşımı, vicdanlı ama gerçekçi değil. Niye değil?
1) Çünkü Gazze ablukası üç yıldır sürüyor. Bu süre içinde ablukayı kaldırması ya da hafifletmesi için İsrail'e dünyanın her yerinden çağrılar yapıldı.
Ama İsrail yönetimi oralı olmadı, hatta ablukayı daha da sıkılaştırdı.
2) İsrail'in şahin yöneticileri askeri zihniyetle hareket ediyor. "Sen kazanırsan, ben kaybederim... O halde hep ben kazanmalıyım" diye düşünüyorlar. "Birlikte kazanmak" gibi bir vizyonları yok.
3) Hocaefendi'nin hep savunduğu "diyalog" ve "hoşgörü" ilkelerini, İsrail yöneticileri çarpıtarak siyasallaştırıyor:
Diyalogu "propaganda", hoşgörüyü ise "bizi hoşgörün" haline getiriyorlar.
4) Uluslararası sularda seyreden, silahsız bir sivil gemiye saldırıp, dokuz kişiyi öldüren güce "otorite" denebilir mi? Demokrat Yahudi yorumcuların da İsrail için korsan, haydut gibi sıfatlar kullanması tesadüf mü?
Bazen barışı sağlamak için bağırmak gerekir.

***

Sadece Hocaefendi'nin değil, Saadet Partisi Başkanı Numan Kurtulmuş'un da bazı yaklaşımlarına katılmak mümkün değil.
Kurtulmuş, "Yardım konvoyunu Türk hükümeti niye sahipsiz bıraktı" diye soruyor.
Arkadaşlar! İnsani Yardım Vakfı (IHH), uluslararası ölçekte hareket eden bir sivil toplum kuruluşu.
Hükümetin yanlarına askeri gemi katması, İsrail'e karşı "Ben bu işi icabında zorla yaparım" mesajını vermek olurdu ki bu savaş sebebidir.
Zaten öyle bir durumda yardımı, IHH değil, Kızılay götürüyor olurdu.
Hükümetin amacı dövüşmek değil, İsrail'in egemenlik haklarını sorgulamadan, Gazze'ye yardım etmek; o kadar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA