Fırat Üniversitesi'nden Doç. Harun Tuncel'in 'Türkiye'de İsmi Değiştirilen Köyler' başlıklı makalesine göre, 2000 yılına kadar Türkiye'de 28 bin yerin adı değiştirilmiş.
Bunlardan 12 bini köy adı. Yani yuvarlak hesap, her 100 köyden 35'inin adı değiştirilmiş bu ülkede.
Elbette değiştirmeler her yerde yapılıyor. Ancak bir yoğunlaşma da göze çarpıyor: En çok Doğu, Güneydoğu ve Doğu Karadeniz'deki köy isimleri değiştiriliyor. (Cihan Haber Ajansı)
***
Ad değiştirme faaliyeti
1920'de, yani
ilk Meclis döneminde başlıyor: Öncelikli hedef, '
milli' sayılmayan
Rumca adların değiştirilmesi oluyor.
Bu da şaşırtıcı değil: Nihayetinde
Kurtuluş Savaşı'nda bir numaralı düşman
Yunanistan'dı.
Derken kapsam genişliyor: Türkleştirme politikası
Kürtçe,
Lazca,
Gürcüce,
Ermenice,
Arapça adlara dek uzanıyor.
28 bin az buz bir sayı değil. 'Yeni İktidar' 1920'den 1980'lere dek,
1:25000 ölçekli askeri haritalar üzerinde çalışarak yapıyor bu işi. (Bunlar kümesleri dahi gösteren ayrıntılı haritalar.)
Özetle "iktidar", yeniden isim vererek, gerçekliği kendisine uyarlamaya çalışıyor.
***
Ancak bu operasyonun nüfuz edemediği alanlar var. Israrla köyün eski adını kullanan yöre halkı ya da uluslararası bilim camiaları gibi...
Mart 2005'te bir gazeteci köpürmüştü: "Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Anadolu'nun '
Kızıl Tilki'sine, nasıl olur da '
Kürt Tilkisi' (Vulpes Vulpes Kurdistanicum) der?"
Hele bir de, "Hiçbir bilimsel kitapta bu ad yok" diye tutturmaz mı? Uzmanlar ikileme düşmüşlerdi: "Şimdi mi halletsek, yoksa sabaha mı bıraksak?"
Haksız değillerdi, çünkü Uluslararası Hayvanbilim Camiası, söz konusu tilkiye 100 yıldır 'Vulpes Vulpes Kurdistanicum' diyordu.
Adı veren de, ilgili uluslararası bilim komisyonuydu (The International Commission on Zoological Nomenclature.)
Aynı komisyon, bir küçükbaş cinsine 'Ovis Armeniana' (
Ermeni Koyunu) diyerek nicedir milli birliğimizi parçalamaya çalışıyordu.
***
Asıl demek istediğim şu:
1920'de başlayan süreçte,
Kemalist bürokrasi bu isim değiştirme olayına çok emek verdi.
İdeolojisinin bir bölümünü bunun üzerine kurdu, kendisine bağlı
kanaat üreteçleri (siyasetçi, akademisyen, gazeteci, dernekçi, vb.) aracılığıyla benimsetmeye çalıştı.
1982 Anayasası'yla, devlet kubbesinde
kilit taşı olma görevi yüklenmiş bir Cumhurbaşkanının, çıkıp da Bitlis'teki
Güroymak'a
Norşin demesinin yarattığı travmayı hissedebiliyor musunuz?
Lütfen
nasyonalistlere biraz empati yapın: Adamlar bunca yıl boşuna mı çalıştı?
Not: Bu yazıda Doç.
Suavi Aydın'ın '
Bak Şu Tilkinin Ettiğine' başlıklı makalesinden yararlandım.
(Toplumsal Tarih dergisi, Kasım 2005.)