Biliyorduk aslında sonun yaklaştığını. Çelimsiz, zayıf, hasta bedenin musibet hastalığa daha fazla direnemeyip, devrilmesine az kaldığını biliyor, susuyor, 'belki bir umut' diyorduk. Ama acı haber önceki gece yarısı geliverdi: Zeki Ateş'i kaybettik. Uzun süredir tedavi gördüğü mesane kanseri sonucu, tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.
EY GİDİ 'KÖPRÜ '
Zeki Ateş ismiyle pek kimse tanımaz onu. O; İstanbul'da Rock Barlar'ın anası sayılan Kemancı Bar'ın kurucusu, sahibi olmasından mülhem "Kemancı Zeki" diye bilinir rock aleminde. El hak kendisi de bu alemin dünya ahiret babası kabul edilir (di). Bir kardeş yitirdim desem abartı gelir kimine. O zaman ucundan olsun evveliyatımızı paylaşayım da, neden kederli, neden elemli olduğumu da anlayın, gidenin aslında kim olduğunu da. Daha geçen ay Cihangir'de, eşi Enise, oğlu Ata toplaşıp son sohbeti yaptık Zeki'mle. Dedim ki:
Biz seninle tanıştığımızda fidan gibiydin kardeşim Zeki. Hâlâ ipince bir adamsın ama fidan değil yaprak dökmüş kuru kavak halindesin. Haklısın valla abi.
Bana gelince gür saçlarıma tarak işlemezdi hatırla. İstanbul'daki tarihi Galata Köprüsü yanıp, tutuşup, öleli dün 18 yıl oldu. Yerine "üvey" köprüyü oturttular. Bizimkisini de, içini boşaltıp, eksik gedik haliyle Haliç'e iliştirdiler. Aynen bir mumya oldu peeh!.. Essah köprü yanmazdan evveli mesela Kemancı Bar onun çelik rahminden düşmüş bir bebecikti... "Köprü 6 Kemancı" koyduktu adını. Sonra bir gün Galata Köprüsü kucağında oturan Kemancı'yla beraber tutuştu yandı. Ağlak suratlarımızı da alıp Sıraselviler'e taşındık. Koca bir apartmanın giriş katında, mini bir Rock Bar imar ettik kendimize. Sonra az öteye gittik. Bir düğün salonunu alaşağı edip, yıkıp döküp, kırıp sardık. Sınıf atlamış bir yeni Kemancı yaptık kendimize. Akabinde mitoz bölündük. Önce bir üst, sonra daha bir üst katlara yayıldık.
KUMARCIDAN ROCKÇIYA...
Kemancı Zeki'nin işe nereden nasıl başladığı bizden de evveli. Diyor ki; "Önce kumarhane gibi kahvehane işlettim. Sonra baktım kumar işi benlik değil. Meyhane yaptım. Arabesk çalardım, iş çıkışı soluğu bende alan memur esnaf tayfasını ağırlardım. Sonra Tuncay Batıbeki uğramaya başladı. Hiç anlamadığım, sevmediğim müzik çalmaya başladı. Rock müzikmiş. Gönlü kırılmasın diye bir şey demedim ama baktım yavaş yavaş müşteri profili değişiyor. Genç müziyenler, kara kara giyinmiş üniversiteliler, enteresan tipler, şairler, ressamlar filan uğrar oldu. Ben de gencim o zaman müşteriyle aynı yaşta olmak hoşuma gitti hani. Beyoğlu'na çıktığımızda ilk kez Kemancı'da sahneye çıkanları düşün. Sertap'ı, Teoman'ı, Özlem Tekin, Şebnem Ferah, Feridun Düzağaç, Pentagram'ı... Metallica bile stat konserinden sonra mekânımıza gelmişti hatırlasana Savaş Abi.
DERT SARMALI
Kemancı Bar'lar 1-2 derken çoğalmaya başladı sonunda. Farklı yerlerde farklı mekanlara sıçradı iş büyüyerek. Ortaklar da girdi araya. Sonra tatsızlıklar, kavgalar, dövüşler, silahlar, mahpusluklar. Borç yükü altında ezilir oldu Kemancı Zeki. İçine içine attı derdini. Şu an Kemancı adı bile ipotekli olduğundan bu adla mekân bile açamamaktan kederliydi. Bunca sıkıntı sonunda ağır hastalık olarak patladı ve sevgili Zeki Ateş'i ayırdı aramızdan...