Türk Resim Sanatı'nın en önemli isimlerinden biri olan Hoca Ali Rıza'nın 13 eserinin Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nden çalınmasını değerlendiren Artium Sanatevi'nin sahibi Rüştü Sungur, "Hoca'nın ailesi, ölümünün ardından bine yakın eserini Milli Kütüphane'ye bağışladı. Yıllarca bu eserler çok kötü koşullarda saklandı. Çoğu Kültür Bakanlığı'na devredilirken ortadan kayboldu. Önce bunların akıbeti sorulsun" dedi.
"KEŞKE FOTOĞRAFLASAYDIM"
Hoca Ali Rıza Efendi'nin yaşamı ve eserleri üzerine uzun süre inceleme yaptığını anlatan Rüştü Sungur, o yıllarda Milli Kütüphane'de bulunan eserleri fotoğraflamak istediğini anlattı. "Bir tanıdık vasıtasıyla müze müdürüne ricacı olduk. 740 adet eser olduğu ve dosyalar içinde tutulduğu bilgisini almıştık, fotoğraf çekimine de izin verilmişti" diyen Sungur, "İşlerimin yoğunluğu nedeniyle yapamadım. Keşke fotoğraflasaymışız şimdi koleksiyon kurtulurdu" diye konuştu. "Daha sonra Milli Kütüphane eserleri koruyamayınca Kültür Bakanlığı'na devri gündeme geldi" diyen Sungur şöyle devam etti: "Ancak eserlerin çoğu devir esnasında yok oldu. Sadece 30-40 eser müzeye teslim edildi. Asıl koskoca Ali Rıza Hoca koleksiyonu nereye gitti, bunun hesabı sorulsun. Bu gibi hırsızlıkların ardından hademeler, güvenlik görevlileri sorumlu tutuluyor, ufak para cezaları ile olay kapatılıyor." Hoca Ali Rıza Efendi'nin çok zor bir hayat sürdüğünü anlatan Rüştü Sungur, "Kibrit kutusuna dahi inci gibi resim yapmıştır. Türkiye'de desen konusunda akla gelen ilk isimlerden biridir. 10 binden fazla kara kalem ve sulu boya eseri olduğu tahmin ediliyor" diyor.
"ARAŞTIRMA YAPILMALIDIR"
Alif Art Antikacılık A.Ş.'nin sahibi Bingül Tezer: "Bu gibi olaylarda zor durumda kalmamak için mümkün olduğunca eserlerin geçmişine ve bize getiren kişilerin kimliğine yönelik araştırmalar yapıyoruz. Eser kimden satın alınmış, onlara nasıl ulaşmış, öğreniyoruz. Kişiler, eserleri nereden aldıklarını kanıtlamak durumunda. Kimin koleksiyonu olduğuna bakıyoruz, nereden satın aldıklarını ya da miras yoluyla ellerine geçip geçmediğine bakıyoruz, belge istiyoruz. Ayrıca fotoğraf, adres, kimlik bilgileri alınıyor, resmi işlemler yapılıyor ve eser sigortalanıyor. Müzayede düzenlenmeden önce eserlerin katalogu basılıp il kültür müdürlüklerine gönderiliyor. Bu bildirim her müzayede için zorunludur. Katalogun içindeki eserlere bakılıp araştırılıyor. Eğer ihbar varsa hemen eser orada tespit ediliyor ve gerekli resmi işlem uygulanıyor."
"YETERLİ DENETİM YOK"
İstanbul Müzayede'nin sahibi Uğur Yeğin: "Müzayedeler sürekli müzelerle işbirliği içinde. Bir hırsızlık gerçekleştiğinde, eserlerin bilgileri paylaşılıyor. Buna göre önlem alıyoruz. Türkiye'de çalınan bir eseri biri satın alıp evine koymadığı sürece, eserin ticari dolaşıma sokulması, iç piyasada ticari meta olması hemen hemen imkânsız. Yani eserin ortaya çıkmaması mümkün değil. Bence müzelerde yeteri kadar iç denetim yok. Esas sorun bu. Biz önlem olarak tanımadığımız kişilerden, ticari piyasada yer almayan veya koleksiyoner olmayan kimselerden eser satın almıyoruz."
Sanat Galericileri Derneği Başkanı Doğan Paksoy: "Genelde, satmak üzere bir eserle gelen kişilerin tüm bilgileri alınıyor. Eseri nereden aldığını, nasıl eline geçtiğini öğreniyoruz. Kimlik bilgilerini istiyoruz. Dahası tanımadığımız kimselerden eser satın almıyoruz! Güvenlik sağlanıyor. Müzenin hatası burada. Bir kere kamera kayıtları yok en başta. Kamera kayıtlarının mutlaka olması gerekir. Kimlerin içeri girdiği belli değil. Bakanlık işe aldığı kişilere dikkat etmeli."