"Sicilya'yı görmeden İtalya'yı görmek, İtalya'yı hiç görmemektir!" Goethe, İtalyan Günlükleri isimli kitabında, Sicilya için böyle demiş. Gerçek İtalyanların, gerçek Akdenizlilerin toprakları, Etna'nın külleriyle biraz griye boyanmış. Hem grinin, hem de barok stilin etkisiyle, beklediğim renkli Akdeniz köylerinden ziyade, hüzünlü ve karamsar bir hava buldum bu adada... İçinde aktif bir yanardağ barındıran Akdeniz'in en büyük adası, İtalya'nın güney eteklerine kurulmuş, mafya hikayeleriyle ünlenmiş, barok şehirleriyle diğer Akdeniz adalarından ayrılmış. Tabiri caizse nev-i şahsına münhasır bir yer olmuş. Sicilya'da başınızı hangi yöne çevirseniz, coğrafi konumuyla Avrupa'nın stratejik bir kavşağı olan şehrin 3000 yıllık tarihine tanıklık ediyorsunuz. Belki de Avrupa'da hiçbir toprakta, Sicilya'daki gibi Fenikelilerden Yunanlılara, Romalılardan Araplara, Normanlara, Fransızlara, Almanlara, İspanyollara, İtalyanlara ve hatta İngilizlere ait miraslar kalmamış. Ada, her köşesindeki ayrı bir tarih ile Akdeniz medeniyetini sergileyen bir açık hava müzesi gibi. Öylesine büyük, görülecek gezilecek yerler o kadar çok ki, bir seyahatte hepsini gerçekleştirmek mümkün değil. Bu yüzden önerim, benim de geçen hafta yaptığım gibi doğu ve batı olarak adayı ikiye ayırıp, farklı ziyaretler ile geziyi tamamlamak olacak. Tabii Archipelagos, Aeolian, Egadi, Pantelleria ve Pelagie gibi adalarını da gezmek isterseniz seyahat sayısını artırmalısınız.
BABA FİLMİ VE MAFYA
Sicilya denilince herkesin aklına ilk gelen elbette Francis Ford Coppola'nın 1972'de Mario Puzo'nun romanından sinemaya uyarladığı Baba filmi ve mafya hikayeleri oluyor. Corleone, adını bu meşhur filmden mi almış bilmiyorum ama Palermo'ya bağlı bu kasaba pek çok mafya babasının doğum yeri olarak biliniyor. Toto Riina ve Bernardo Provenzano, burada oturan gerçek mafya babaları ve aileleri hâlâ kasabada yaşamlarını sürdürüyor. Ancak bugünlerde Sicilya halkı bu konunun öne çıkmasından pek hoşnut değil. Doğu kesiminde bir-iki hediyelik eşya dışında mafya ile ilgili hiçbir şey bulunmadığını söyleyebilirim. Sicilya'da görülmesi gereken yerlerin başında ise Tiormina ve Catania şehirleri geliyor.
ARABA KİRALARKEN DİKKAT EDİN:
Gitmeden internetten kiralamanızı yapın
Mutlaka adı bilindik bir şirketten kiralayın, yerel şirketleri biraz daha ucuz olsa bile tercih etmeyin
Yanınıza tüm dökümleri ve ödeme makbuzunu alın.
Ekstra sigorta yapmak isteyeceklerdir. Kira ücretine büyük ihtimalle sigorta dahildir. Ekstra para ödemeyin.
Depozito diyerek kredi kartınızdan ekstra para çekebilirler, dikkatli olun.
Arabayı alırken etrafını iyi kontrol edip, hasarlı yerlerin tek tek fotoğrafını çekin ve şirkete gösterin.
KARA ŞEHİR CATANIA
İstanbul'dan iki saatten az süren bir uçuşla Catania'ya direkt uçmak mümkün. Adada gezmenin en güzel yolu araba kiralamak, çünkü mesafeler çok uzak ve yeterli ulaşım sistemi yok. Ama arabayı alış noktası olarak havaalanını seçmemekte fayda var. Çünkü benim gibi 'havaalanından araba alıp, Catania'da park edip gezeyim' diye düşünürseniz yanılırsınız. Catania'da arabanın çalınma riski çok yüksek olduğu için, kiralama şirketi bizi orada park etmememiz konusunda uyardı. Bu durumda risk almayı tercih etmeyip, kara şehri hızlıca geçtim. Önerim, zaten en fazla yarım günün yeterli olacağı Catania'da gezip, arabayı orada bir noktadan teslim alıp yola devam etmek. Hatta turistik trenle iki saatte şehri gezme imkanı var. Sicilya belki de hüznünü tarih boyunca yaşadığı acılardan almış olabilir. 1693 yılında yaşanılan büyük bir depremle neredeyse tüm ada yerle bir olmuş. Üstüne üstlük Etna, 1669'da şiddetli bir patlamayla şehri lavlarla örtmesinin ardından, sinsi sinsi her an atak yapmaya hazır. Nitekim üst üste yaşanan patlamaların etkisiyle, Catania siyah bir tülle örtülmüş gibi... Etna Yanardağı'nın eteklerine kurulmuş ve lav taşından yapılmış şehir, adı üstünde kara! Şehrin sahillerindeki tüm kayalar aslında lavlarla şekillenmiş. Duomo katedrali ve meydanı, Fontana dell'Elefante, Ursino Kalesi, Greek Amfi Tiyatrosu, Antik Roma kalıntıları ve San Nicolo Manastırı şehirde görülecek yerler arasında.
GÜNEYE İNİNCE SIRAKUZA VE ORTIGIA
Sirakuza, Sicilya'nın en önemli şehirlerinden biri olsa da, önce Taormina'ya gidince, burası biraz hayal kırıklığı yaratabiliyor. Arşimet de dahil, birçok Yunanlıya ev sahipliği yapmış bu şehir, 1693 yılındaki depremde oldukça hasar görmüş. Yeni ve eski olarak ikiye ayrılan şehirde, eski şehir yenisine göre daha bakımlı ve görülmeye değer. Ortigia olarak adlandırılan eski şehir, aslında bir ada. İnce bir köprüyle ana karaya bağlanan ada üç bölüme ayrılıyor. Sağ tarafa gidince yerel pazar; düz devam edince Apollo tapınağı, Archimede çeşmesi ve meydanı, ana caddesi Corso Matteotti ve cıvıl cıvıl restoran ve kafelerle hayatın döndüğü Via Cavour karşınıza çıkıyor. Sol tarafa gidince ise sahil tarafını ve kaleye giden yolları görüyorsunuz. Yerel pazar, bu şehrin en güzel yeri. Özellikle de inanılmaz güzel, kızarmış peynirler ve envai çeşit malzeme kullanarak kat kat sandviç yapan mekanlarda ayaküstü yemek bence tüm Sicilya'da mutlaka yaşanması gereken en önemli deneyim. Ama hatırlatmakta fayda var; öğleden sonra üç gibi kapatıyorlar ya da siz kuyruktayken "Ekmek bitti" deyip satışı durdurabiliyorlar.
SİCİLYA'NIN SÜSLÜ KIZI TAORMİNA
İyon Rivierası'nda kuzeye doğru çıkınca, şirin balıkçı köyleri, berrak denizli plajlarıyla, epi topu bir ana cadde üzerine kurulmuş süslü Taormina bekliyor sizi... Umberto Caddesi, Taormina'nın ana caddesi ve aralardaki daracık sokaklar da adeta onun tamamlayıcısı. Dar sokaklarda, kat kat merdivenleri değerlendirip harika kafe ve restoranlar yapmışlar. Akşamüstü saatlerinde hepsinde hareketlenme başlıyor ve bu mevsimde bile neredeyse yer bulmak imkansız. Aynı zamanda tüm markaların mağazaları ve yöreye özgü dükkanlar da bu caddenin üzerinde. Oteller ise yamaca dizilmiş, çoğunluğu geniş balkonlarıyla Taormina'yı tepeden izleyip, İyon denizine ve Etna'ya bakıyor. Antik şehir, Greko Romen Amfi Tiyatrosu, Halk Bahçesi, Duomo Katedrali, Taormina'da ziyaret edilmesi gereken yerler. Taormina güzel plajlarıyla da ünlü. Teleferikle sahile indiğinizde deniz ve güneşten de yaralanma imkanı oluyor. Özellikle Isola Bello (Güzel Ada) dinlenmek için ideal. Buraya gelmişken Etna'ya çıkmamak da olmaz. Dağa çıkışın en kolay yolu Zafferana girişi. Yaklaşık bir buçuk saatte 2 bin metredeki ilk kratere çıkılıyor. Sonraki 500 yüz metreye teleferikle, zirveye ise özel rehberlerle çıkabiliyorsunuz. Tabii zirveye kadar çıkmak için bir tam günü ayırmak gerek. Tüm tavsiyeler gün doğumunu Etna'dan seyretmek üzerine. Benim Etna'dan gün doğumunu görme şansım olmadı ama balkonumdan gün doğumunda Etna ve üzerindeki dolunayı izleyebildim.
BURADA KILIÇ BALIĞI VE CANNOLİ YENİR
Sicilya hem Akdenizli, hem de İtalyan olunca elbette lezzet de ön plana çıkıyor. Makarna ve pizzalar bir İtalyan klasiği olarak hemen her yerde güzel. Ama deniz mahsulleri de hatırı sayılır ölçüde önemli Sicilya mutfağında. Özellikle kılıç balığı pek revaçta. Buğulaması, ızgarası, kızartması, şişi gibi çeşitli şekillerde karşınıza çıkabilir. İtalya'nın diğer bölgelerinden farkı, uzun süre Arap etkisinde kaldığından dolayı, her şeye Şam fıstık katıyor olmaları. Kılıç balığı da önünüze fıstık soslu olarak gelebilir, şaşırmayın! Sicilya ile neredeyse özdeşleşmiş tatlı ise cannoli. İçi boş kornet şeklinde kızartılan hamurun içine, ricotta peynirli, limon, fıstık gibi dolgular yapılıyor ve üstüne bazen şekerleme, bazen de çikolata konup servis ediliyor. Daha önce İtalya'nın çeşitli bölgelerinde yediğim ve sevmediğim cannoli'yi Sicilya'da yiyince, diğer bölgelerin bu işi bilmediğini anladım. Çıtır çıtır bir hamurun içinde enfes bir ricottalı dolgu!