Kyoto bana göre gezegenimize verilmiş bir hediye... Ne Avrupa'ya, ne Amerika'ya, ne de alıştığımız herhangi bir yere benziyor. Baharda çiçeklerin sarmaladığı ve süslediği, kimonoyla gezen kızların renklendirdiği, tapınaklarından şehre harika bir enerjinin yayıldığı bir yer. Şehri bu kadar överken, o şehri güzelleştiren insanlardan söz etmeden olmaz! Müthiş misafirperverlikleri, kibarlıklarıyla Japonlar Kyoto'yu sevilir kılıyor. İnsan fotoğrafı çekmenin bu kadar kolay olduğu başka bir yer olamaz... Sanki her biri şehrin birer turizm figürüymüş gibi poz vermeye hazır... Gelelim hikayenin başına: Kyoto'ya gitmek için THY'nin direkt Osaka'ya giden 11 saatlik seferleri ideal. Osaka'da ister hızlı trenle, ister araçla Kyoto'ya ulaşabiliyorsunuz. Biz özel araçla gittik. Yaklaşık bir buçuk saat sürdü... Şehir merkezine yakın konaklama tercih etmenizi öneririm çünkü yürüyerek keşfetmeye müsait bir yer burası. Eğer meraklıysanız bisiklet dostu şehirler arasında. Bir bisiklet kiralayarak en güzel noktalarını gezebilirsiniz. Tabii trafik buna göre organize edilmiş. Ama bir hatırlatmada bulunmam gerekiyor: Trafik yönü bizimkinin tersi yani soldan...
SAKURA ZAMANI HARİKA
Kyoto bir tapınaklar şehri. Japonya'nın ilk başkenti. 300 yıl bu büyük imparatorluğa başkentlik yapmış. Japon kültürüne dair ne ararsanız Kyoto'da bulmanız mümkün. Şimdiki başkent Tokyo ile kıyaslanınca Kyoto için "Japon tarihi kokuyor" demek yanlış olmaz. En önemli turizm unsuru şehrin her bir noktasına yayılmış tapınaklar... Kyoto, Onbin Tapınak Şehri olarak da anılıyor. Budist ve Shinto tapınakları zamana direnmiş ve günümüze kadar ulaşmış. Kimi tapınaklarsa yangına yenik düşmüş ama restore edilmiş... Ama yazmadan geçemeyeceğim, belli bir noktadan sonra tapınak gezmek sıkıcı olabiliyor. Bu nedenle Kyoto gezinizde önceden belirlediğiniz dört-beş tapınağı görüp, kalan zamanda da şehrin keyfini çıkarmanızı öneririm. Kyoto'da tapınak gezmek bir yandan da Japon bahçelerini gözlemlemek açısından müthiş fırsatlar sunuyor. Biz Sakura zamanına denk gelemedik ama birkaç aceleci ağaç erkenden çiçeklerini açıp enfes olduğunu tahmin ettiğim görsel şölenin küçük bir kuplesini sundular. Tıpkı bir dantel gibi şehre yayılan bahçeleri, sakura ağaçlarıyla bezeli sokakları, ahşap binaları, geleneksel çay evleriyle Kyoto'ta hem geçmişe hem de doğaya yolculuk yapabilirsiniz. İlk defa gideceğim bir şehir için özel bir hazırlık yaparım ben. O şehri anlatan bir film izlerim mutlaka... Kyoto'yu anlatan film, Bir Geyşanın Anıları'ydı... Kyoto'ya gidene kadar küçük Chiyo'nun gezdiği yerleri kafamda listelemiş, onun güzel bir geyşa olana kadar Kyoto'da gezindiği bahçeleri hayal etmiştim. Hepsini gezme fırsatım oldu. Bir film karesinin içine girmiş gibi hissettim kendimi. Belki de bu yüzden Kyoto özel bir deneyim oldu.
BÖYLE BAMBU GÖRMEDİNİZ...
Sagano Bamboo Ormanı Kyoto'da görülmesi gereken yerler arasında... Binlerce bambu ağacının yer aldığı ormanda yürüyüş yapmak kelimelerle anlatılamayacak bir deneyim. 30-40 metre uzunluğundaki bambular öylesine sağlam ki hâlâ Japonya'da gökdelen inşaatlarında inşaat iskeletleri metal yerine bu malzemeden yapılıyor.
HER RUH HALİNE BİR TAPINAK
Tapınak gezmek istiyorsanız Kinkaku-ji Tapınağı'nı listeye almanız şart! Şehirdeki en görkemli tapınak burası, boşuna Altın Tapınak dememişler... Tipik Japon Zen Budist tapınağı... Birçok kartpostala da ilham olan bir yer burası... Güneşle daha da parlayan tapınağın suya yansımasını uzun süre unutmanız mümkün değil. Ryoanji Tapınağı ise Altın Tapınak kadar görkem vaat etmiyor ama burası da huzuru yaşayabileceğiniz bir yer. Zaten Huzur Uykusundaki Ejderha olarak anılıyor. Bir zen bahçesinde kendinizi kayaları sayarken bulabilirsiniz. Bu bahçede 15 taş var. Ama 15'ini de görmek mümkün değil. Tıpkı hayat gibi: Her şeyin tam ve mükemmel olmasını beklemenin faydası yok diyor özetle... Herkes saatlerce buradaki 15 taşı sayabilmek için uzun uzun boşluğa bakıyor ama nafile... En iyisi bu tapınağın sunduğu huzuru yaşamak, hayattaki mükemmelliğin peşinden koşarken es geçtiklerimizi hatırlamak... Öğrenerek çıkıyoruz bu tapınaktan... İstikamet Fushimi Inari Shrine... Burası da eğlence sunuyor sanki... Turuncu renkli dev kapısı, tapınak binalarından İnari dağına uzanan patikasıyla Kyoto'nun en çok ziyaret edilen yerleri arasında. Burası Shinto dininin pirinç tanrısı olan Inari'ye adanmış Japonya'daki en önemli tapınak. Patika boyunca yer alan torii kapıları şahısların ya da şirketlerin bağışları ile dikiliyormuş. Her birinin üzerinde isim ve dikiliş tarihi yazıyor.
GEYŞALARIN İZİNDE
Tapınaklar yeterli geldiyse sizi Kyoto mahallelerine doğru bir yolculuğa çıkaralım... Mesela Gion mahallesi. Geyşalarıyla ünlü Gion mahallesi, Yasaka Tapınağı ile Kamo nehri arasında yer alıyor. Kyoto'nun en geleneksel bölgesi diyebiliriz burası için... Genç kızların geyşa eğitimi aldığı, profesyonel geyşaların çay evlerinde dans ve müzik performansları sergilediği ve de sokaklarda geleneksel kıyafetleriyli dolaştığı bir yer. Ama her gördüğünüz geleneksel kıyafetliyi de geyşa sanmayın. Çünkü bu kıyafetleri giymek turistik bir unsur olmuş. Biz de kimono kiralayan bir yerden bu kıyafetleri alıp giyerek Gion sokaklarında geziyoruz ve sanırım Kyoto gezisinin en eğlenceli saatlerini yaşıyoruz. İki katlı ahşap evler, dar sokaklar, kimonolu kızlar, şirin restoranlar, çay evleri arasında bir hayal dünyasında gibiyiz. Çay evlerinden birinde alıyoruz soluğu... Seremoni, kanı hızlı akanlar için uygun değil. O çayın hazırlanışı ve sunumu esnasında benim gibi aceleci biri sıkıntı yaşayabiliyor. Gelen çayın da beklemeye değer olduğunu söylemem mümkün değil. Ama tecrübe tecrübedir di mi? Pontocho Mahallesi Kyoto'nun gece hayatını görmeniz için ideal. Kamogawa Nehri'ne paralel olarak Shijo-dori ve Sanjo-dori caddeleri arasında uzanan Arnavut kaldırımlı daracık uzun sokak, Japon folklorik dans ve müzik gösterisi olan kabuki tiyatrosunun doğduğu bölge... Sağlı sollu restoranların önünde asılı rengarenk kağıt fenerler ile geceleri ışıl ışıl, canlı ve renkli bir görüntü sunuyor.