İletişim
uzmanlığından, gezi yazarlığı ve doğa fotoğrafçılığına uzanan bir yaşam öyküsüne sahip Nazan Aşkalli. O Afrika'dan Asya'ya, Avrupa'dan Amerika'ya her kıtaya adım atmış, neredeyse gitmediği ülke kalmamış, Türkiye'de de vahşi yaşamı fotoğraflayan az sayıdaki kadın doğa fotoğrafçısından biri. Gittiği seyahatlerde Aşkalli'nin en çok etkilendiği kıta ise Afrika olmuş: "Nesli tükenen goriller, fildişi için öldürülen filler, yetim kalan yavru filler ve onların yetimhanedeki yaşamı... Bunlar Afrika'da beni çok etkiledi. Bizler modern hayatta daha vahşi bir yaşama döndük. Seyahatlerim esnasında vahşi hayattaki masumiyeti, yoluma çıkan insanların hikayelerini anlatmayı bir borç bildim." Nazan Aşkalli, dört yıllık bir çalışmanın ardından
Zambaktan Bir Masal kitabını çıkarmak için kolları sıvamış. Kitap için Afrika'dan Kenya, Ruanda, Fas, Rabat, Asya'dan Hindistan, Vietnam, Kamboçya, Myanmar, Nepal, Bhutan, İran, Avrupa'dan İtalya, Almanya, Finlandiya, Amerika'nın da çeşitli eyaletlerinden fotoğraflar seçmiş. Her bir fotoğrafın yanında anılarını, duygularını, hikayeleri kaleme almayı ihmal etmemiş.
HİNDİSTAN'A DEFALARCA GİTTİM
Aşkalli'ye göre yolculuk modern dünyanın vahşiliğine karşı direnen ruhları dünyanın dört yanında arama serüveni: "40'tan fazla ülkeye yolum düştü, her kıtaya da defalarca gittim. Örneğin Hindistan'a bir yıl içinde dört-beş defa gitmişimdir. Hindistan'ın vahşi yaşamını, kaplanlarını da fotoğrafladım. Hindistan'daki festivallere de katıldım. Milyonlarca insan yer alıyordu festivalde. Bilgelikler içeren, sorgulamanızı sağlayan bir coğrafya. Hint insanının masumiyetini, sıcaklığını seviyorum. Beni etkileyen bu insanların masumiyeti oldu" diyor. Akşalli, kitabındaki Asya bölümünde de ilk başta Hindistan'a yer veriyor
. Agra Yolunda yazısında "Camsız vagonun penceresinden beni izleyen gözleri bin yıllıktı sanki" demesi de Hint insanına duyduğu sevginin göstergesi. "Boncuklarla süslü ellerine, güneşin rengini ödünç alan giysisine; Taç Mahal'de kubbelerin altında, Cihan Şah'ın aşkına ağlayan Batılı kadının birdenbire boşalan gözyaşlarına tanıklık eden yüzüne..." cümleleriyle süren yazıda Hint dünyasına yolculuğa da çıkarıyor okuru. Hindistan'ın pembe şehri Jaipur'da surların içinde saklı Amber Kalesi fotoğrafları eşlik ediyor yolculuğ. Rengarenk boyanmış filler de kareler arasında yerini almış durumda. Filleri dillendiriyor Aşkalli metinde.
EFSANELERE İNANMAK
Hinduların dünyanın yaşayan en eski şehri olarak kabul ettikleri üç bin yıllık Varanasi'deki törenden bir başka kare daha sizi alıp Hindistan'a götürüyor sanki. Nazan Aşkalli, Maha Kumb Mela Festivali için ise: "Efsanelere inanmaya ihtiyacımız olur bazen, onlardan kendimize pay çıkarır; eksik taşlarımızı yerine oturtmak için içlerinde yürümeye başlarız. Ben de işte bu yüzden Hindistan'da, Allahabad'tayım" demeden geçmiyor. Nazan Aşkalli yolculuklarında başından birçok olayın geçtiğini söylüyor. Örneğin kimi zaman parasını kimi zaman bavulunu kaybetmiş. Yeri gelmiş bir gorile kafa tutmuş, zehirlendiği bile olmuş. O macera dolu serüvenini şöyle anlatıyor: "Saat farkını unutup uçağı, kahve alırken treni kaçırdım. Bedenimde kurtlar taşıdım, zehirlendim, gorile kafa tuttum, yerde süründüm, paramı, bavulumu kaybettim; kitaplarımı, notlarımı, bilgisayarımı, hafıza kartlarımı kaybettim. Hırkalar, şallar bıraktım otobüs koltuklarında, okyanusta zıplayacağım diye ayakkabılarımı çaldırdım. Uykum geldi, camlara dayandım, masalara, duvarlara koydum kafamı savrula sallana uyudum. Ne bulursam yedim, içtim. Hiç şikayet etmedim. Ne yollardan, ne yağmurdan, ne soğuktan, ne sıcaktan. Tek şikâyetim kendimden... Atladığım, kaybettiğim hikayeler yüzünden..." Son olarak doğa fotoğrafçısı ve gezi yazarı Nazan Aşkalli, "Ülkelere gitmeye ve anlatmaya devam edeceğim" diyor.