Hisar Intercontinental Hospital Medikal Onkoloji Bölümü Uzmanı Dr. Betül Açıkalın 4 Şubat Dünya Kanser Günü'nde, kanser hastalığından korunmak için alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi. Açıkalın, "Türkiye'de her yıl 175 bin kişiye kanser tanısı konuluyor. Bu hastalığın tedavisiyle ilgili gelişen her yeni alternatif yönteme oldukça önem gösteriliyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kalp ve damar hastalıklarından sonra kanserin ikinci sırada yer almasına rağmen yine de hastalıkların yüzde 30 ile yüzde 40 oranında önlenebiliyor. Kanseri önlemede erken tanı ve yeterli girişimin hayati önem taşıyor" dedi.
Kanser hastalıklarının başlıca sorumlularından birinin sigara olduğuna dikkat çeken Açıkalın, "Sigara alışkanlığı, akciğer kanseri oluşumunda enönemli faktördür. Ayrıca sigara ağız, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, pankreas, mide, böbrek, meme ve mesane kanserlerine de yol açabilmektedir. İçinde birçok kimyasal ve kansere yol açabilecek maddeler bulunduran sigaradan uzak durmak ve kullanılıyorsa en yakın sürede bırakmak kansere karşı alınabilecek önlemler arasında en başta gelmelidir. Özellikle sigara ile birlikte düzenli alkol kullanımı kanser riskini oldukça artırmaktadır" diye konuştu.
"YAZ AYLARINDA BRONZLAŞMAK UĞRUNA SAĞLIĞINIZDAN OLMAYIN"
Dr. Açıkalın, yaz aylarında güneş ışığına uzun süre maruz kalmanın bir süre sonra deri kanserlerine neden olabileceğini belirterek, "Uzun süre radyasyona maruz kalarak, solaryuma girmek de kanser riskini artıran etkenlerin başında gelmektedir. Güneşin en dik geldiği 11 ile 16 saatleri arasında güneş ışığından uzak kalınmalı ve yüksek korumalı koruyucu kremler mutlaka kullanılmalıdır. Enfeksiyon hastalıklarında uzun süreli düşen bağışıklık sistemi kansere neden olabilir. Virüs ve bakterilerin seyri kişilerde basit bir enfeksiyona dönüşebiliyorken, kimi kişilerde kansere de yol açabilir. Hepatit B virüsü özellikle karaciğer kanserine neden olabilir. Ayrıca AIDS hastalığı olan kişilerde kanser hastalıkları daha fazla görülebilir. Güvenli bir cinsel yaşam ve aşılama ile bu enfeksiyonlardan ve kanserden korunulabilir" şeklinde konuştu.
Kanser riskini artıran gıdalardan ve kanseri tetikleyici besinlerden kesinlikle uzak durulmasını vurgulayan Dr. Açıkalın, "Kanserle savaşan besin ögeleri içeren gıdalar mutlaka tüketilmeli, ayrıca günde en az 2 litre su içilmelidir. İşlenmiş et ve tütsülenmiş gıda ürünlerinden uzak durulması ve günlük tuz tüketiminin de en aza indirgenmesi gerekir. Fazla kırmızı et tüketimi, kalın bağırsak kanserini artırdığı için et tüketimi azaltılmalı ve bunun yerine balık, tavuk, hindi gibi beyaz etler tercih edilmelidir. Besin tüketiminde bitkisel protein kaynakları olan kuru fasulye, mercimek, börülce ve nohut gibi besinlere sofrada öncelik verilmelidir. Şeker ve tatlı tüketimine oldukça dikkat edilmeli, yağ tüketimi de sınırlandırılmalıdır. Daha çok sebze ve meyveden zengin besinler içeren sofralar, olası kanser hastalıklarına karşı kalkan görevi alır. C, E ve A vitaminlerinin kanser oluşumunu önleyen özellik taşıdıkları bilindiğinden; yeşil, kırmızı sebzeler ve turunçgil grubu meyveler ile beslenilmelidir. Ispanak, pazı, brokoli gibi yeşil, sarımsak, soğan gibi aktiosidandan zengin besinlere ve portakal, greyfurt gibi turunçgil grubu meyvelere öncelik verilmelidir. Beyaz ekmek yerine buğday kepeği, yulaf, çavdar ve esmer ekmek en etkin lif ve yüksek kepek kaynakları olduğundan öncelikli tüketilmesi önerilir" ifadelerini kullandı.
Medikal Onkoloji Bölümü Uzmanı Dr. Betül Açıkalın, düzenli egzersiz yapmanın sağlıklı bir yaşam sürmenin ilk koşulları arasında yer aldığını belirterek "Spor yapmayı yaşam biçimi haline getiren kişilerin kansere karşı direnç kazandığı görülmekle birlikte, kanser tedavisi gören kişilerde ise daha kısa sürede normal yaşamlarına dönülebilindiği gözlemleniyor. Her gün düzenli olarak en az 30-45 dakika egzersiz ve yürüyüş yapanlarda, meme, kalın bağırsak, rahim ve prostat kanseri daha az görülmektedir. Düşük düzeyde fiziksel aktivitenin şişmanlık için önemli bir etken olduğu bilinmektedir. Önemli bir sağlık sorunu olan şişmanlık giderek artmakta ve artan kilo başta meme kanseri olmak üzere; kalın bağırsak, rahim, yemek borusu, böbrek, pankreas, prostat ve yumurtalık kanseri ile çok yakından ilişkilidir. Bilinçli bir şekilde kilo vermek ile kanser riski önemli oranda azalır" dedi.
Kanserin en önemli belirtisi öncelikli açıklanamayan kilo kaybı olduğunu belirten diyen Dr. Açıkalın sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Birkaç haftadan daha uzun süren yorgunluk veya bitkinlik sessiz ve derinden giden kanserin habercisi olabilir. Belirgin kilo kaybı, iştahsızlık ve kansızlığa yol açan kanserlerde, yorgunlukla karşılaşma ihtimali artar. Ağrı, deri değişiklikleri, bağırsak ve idrar alışkanlıklarındaki değişiklikler, beklenmedik ve anormal kanamalar ile akıntılar, iyileşmeyen yaralar, vücutta ele gelen kitleler, şişlikler, yutma güçlükleri, hazımsızlık ve ses kısıklıkları kanserin öncü belirtileri olabilir. Kişide herhangi bir şikayet olmasa bile, belli yaşlarda yapılan tarama testleri ile kanser erken evrede tespit edilebilir. Bu belirtiler fark edildiğinde en kısa zamanda bir uzmana başvurulmalıdır".
Stresin kanseri tetiklediği artık net olarak bilindiğini söyleyen Dr. Açıkalın, "Stres sadece psikolojimizi değil, fiziksel sağlığımızı da tehdit edebilir çünkü uzun süreli stres ve üzüntüye maruz kalmak, bağışıklık sistemimizi etkileyerek, vücut direncimizi zaman içinde azaltarak, çeşitli hastalıklara davetiye çıkarmış olur. Fakat stresten nasıl uzak durulması gerektiği hakkında toplumdaki insanların çoğu henüz yeterli bilgiye sahip değil. Stresten uzak durmak için, bir uzmandan danışmanlık alınabilir, sosyal aktivite günlük yaşantıya daha fazla dahil edebilir ve fiziksel egzersizlere önemli ölçüde ağırlık verilebilir" şeklinde konuştu.