İstanbul Üniversitesi Elektrik- Elektronik Mühendisliği ve Enformatik Bölümü öğretim üyeleri; İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen bir projeye imza attı. Proje, etik izin çerçevesinde Adalet Bakanlığı izinleriyle, Fatih ve Gaziosmanpaşa pilot bölgelerinde ilçe kaymakamlıkları, ilçe milli eğitim müdülükleri, emniyet müdürlükleri, belediyelerinin iştirakçiliğinde gerçekleşti. Sektörel ve dernek işbirlikçileri, Bahçeşehir Üniversitesi ve Işık Üniversitesi ortaklığında; çocuklarda ve ergenlerde riskli davranışların öngörülmesi ve önlenmesine yönelik çalışmalar yapıldı. Bu projede amaç; bireyleri suça iten riskli davranışların ve etkenlerin tespit edilerek bireyin suçun bir parçası olmasının önlenmesine yönelik bir matematiksel model tasarımı ve modele bağlı önleme çalışmalarının yapılmasıydı. Fatih ve Gaziosmanpaşa ilçelerinde yaşayan, ilk öğretim ve lise düzeyinde olan ya da istihdam edilmemiş 8-29 yaş arası bin 500 çocuk, ergen ve gencin; riskli davranışlarının psikoterapi, sporsal ve sanatsal atölyeler, mesleki eğitim ve girişimcilikte kapasiteyi artırma faaliyetleri ile desteklenmesiyle suçun bir parçası olmak yerine topluma yeniden kazandırarak 'İstanbul'un Kazanılmış Girişimcilerine' dönüştürülmeye başladılar. Bu amaç doğrultusunda her biri farklı bir değişim ve gelişme sağlayacak yedi farklı atölye ve üç farklı eğitim tasarlandı. İstanbul Üniversitesi Enformatik Bölümü öğretim üyesi ve Hayata Bir Çocuk Bir Çocuğa Hayat Projesi genel koordinatörü Yrd. Doç. Dr. İnci Zaim Gökbay, bir mühendis olarak neden böyle bir proje içerisinde yer aldığını anlattı...
BELGESEL İLHAM VERDİ
Bu proje nasıl ortaya çıktı? Siz mühendissiniz; suça eğilimli çocuklar ile çalışmak nereden aklınıza geldi?
Hayata Bir Çocuk Bir Çocuğa Hayat Projesi, İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından 2014 Yenilikçi İstanbul Mali Destek programı kapsamında desteklenmiştir. Projenin yürütücüsü Prof. Dr. Sıddık Yarman, genel koordinatörü ise benim. Karar verme yöntemleri ülkemizde maalesef etkin olarak kullanılamıyor. Halbuki Amerika'da 1920'lerden beri gerek klinik karar verme, gerek ekonomik ya da ülkeler arası politik ilişkilerin oluşturulmasında dahi kullanılıyor. Prof. Dr. Sıddık Yarman ile beraber 10 yıldır karar verme sistemleri üzerinde çalışıyoruz. Prof. Dr. Sıddık Yarman bu konuda çok ciddi doktora çalışmalarının yapılmasında danışmanlık yapmıştır. Aynı zamanda hem biyomedikal mühendisliğinde, hem de enformatik bölümünde karar verme yöntemleri ile ilgili dersler vermektedir. Ben de yaklaşık yedi yıldır onun derslerinin çıktısı olan projelerin üretilmesinde destek veriyorum. Bu fikir benim izlediğim bir belgeselin ardından oluştu. Belgeselde tasarlanan model, Amerika'da bir üniversite ve polis ekiplerinin ortak çalışması ile ortaya çıkmıştı. Polislerin arabalarına bir çip takılıyor. Polisler bu çiple günün belirli saatlerinde, bölgelerde sürekli dönüp dolaşmaya başlıyorlar. Her köşe başında olan biteni kaydetmeye başlıyorlar. Bilim insanları bu görüntüleri incelediklerinde oluşan suç olaylarının frekanslarını tespit ediyorlar. Ve matematiksel analizlerde bir devamlılık olduğunu tespit edip model kuruyorlar. Bu şekilde o alanda suça karışmayı ciddi ölçüde önlemeyi başarıyorlar. Ben bu belgeselden çok etkilendim. Ve bir sürü araştırma, fikir alma sonucunda şunu keşfettim; aslında suç denilen şey, belli başlı parametrelere bağlı. O parametreler oluştuğunda insanlar zaten suça yöneliyorlar.
CEZAEVİNDE OLABİLİRDİ
Ne gibi parametreler bunlar?
Suçu oluşturan insandır. Ancak insanı suça iten biyolojik ve psikolojik nedenler olarak ayrıldığında iki parametre var. Biz projeyi tasarlarken biyolojik olarak sağlıklı olan bir bireyin aile, okul ortamı ve çevresel faktörlerin etkisi altında kalarak suça itilmesinin nedenleri ve analizini yaparak modeli kurduk. Önce Maltepe Cezaevi'ne gittik, orada yasalarca suça karıştığı kesinleşen bireylerle analiz çalışmaları yaptık. Bu çalışmaların aynısını birebir görüşmelerle pilot bölge okullarda da yaptık. Pilot bölgelerimizden Fatih veya Gaziosmanpaşa'da aynı çalışmaları yapıp modele yüklediğimizde Maltepe cezaevindeki kişilerle benzerlik gösteren çocukları tespit ettik. Hatta bir tane yüzde 100 benzeyen çocuk bulduk. Bu çocuğu aldık, rehabilitasyonlarımıza dahil ettik.
O çocuk rehabilite edilmeseydi cezaevinde olabilir miydi?
Yaşı nedeniyle denetimli serbestlikte olurdu. Ama muhtemelen ilerleyen yaşlarda cezaevinde ya da karakolluk olurdu. Kendisi zaten okulda ufak tefek suçlara karışmış, disiplin, uzaklaştırma cezaları almıştı. Şiddet, anne-babaya saygısızlık, hiç kimseyle anlaşamama gibi sorunları vardı. Şimdi ise çok daha iyi durumda.
SIRALARI YAKTILAR SAÇIMI ÇEKTİLER ELERİMİ KESTİLER BENSE SADECE ÖPTÜM
Sahada kaç kişisiniz?
Toplamda 250 kişiyiz. Büyük çoğunluğumuz üniversite 3'üncü ve 4'üncü sınıflarda olan gönüllü öğrencilerimiz. Her atölye için en az iki sorumlumuz, projede danışmanlık yapan 30 kişilik bir ekip var. Her pazartesi Sağlık Bilimleri Fakültesi'nden öğrenciler, okullarda birebir görüşmeler yapmak için pilot bölgelere dağıldılar. Haftanın her günü atölyeler ve psikoterapi çalışmaları yapıldı. 19 yaş üzerine meslek edindirme kursları düzenledik. IT eğitimlerine destek olduk ve 50 kişi işe yerleştirildi.
SİVİL POLİSLER KORUYOR
Mahallelerdeki, çevredeki uyuşturucu satıcıları tarafından tehdit aldınız mı?
Tabii ki orada olmamız hoşlarına gitmedi. Ama hem Fatih, hem de Gaziosmanpaşa kaymakamlıkları projemizi sahiplendi. Bizimle saha çalışmalarımız sırasında yakından ilgilendiler. Sivil polisler sürekli bizimleydi, bu nedenle kimse bize yaklaşamadı.
Projede çalışan birisine bir şey olsaydı, vazgeçer miydiniz?
Ben asla durmazdım. Devam ederdim. Çünkü ben o çocukların o güzel gözlerini gördüm. Ne olursa olsun sadece dinledim. İlk gün gittik; sıraları yakmışlar. Benim saçımı çektiler, saçımı kestiler, merdivenden ittiler, yuvarlandım, bıçak çektiler, ellerimi kestiler. Ben ise döndüm sarıldım. Hiçbir şey söylemedim. Düştüm, kalktım, sarıldım. Artık bana 'Neden bize hiç kızmıyorsun, neden bizi dövmüyorsun?' demeye başlamışlardı. 'Size kızmam için hiçbir şey yapmıyorsunuz' diyordum. Ben onlara hep sarıldığım için artık okula girince 'İnci, sen mi geldin?' diye onlar bana sarılmaya başladı.
Bundan sonraki hedefiniz ne?
Hedefimiz pilot bölgelerde elde ettiğimiz başarılı çalışmayı tüm istanbul'da uygulama fırsatı bulabilmek. Sonra Türkiye'de, sonra dünyada... Bu konu hakkında araştırma yapan öncü bir ekip olmak istiyoruz. İyi birer insan olabilirler mi diye yola çıktık. Olabileceklerini gördük. Ayrıca bu çocuklar psikoloğa mı, psikitayriste mi yoksa nöroloğa mı gitmeli? Annesi mi gitmeli, babası mı gitmeli, yoksa çocuk mu gitmeli? İlerleyen dönemde biz bunun karar destek mekanizmasının sağlanması için yazılımı yapacağız. Çünkü bizler mühendisiz.
Bir yılda kaç çocuğu kurtardığınızı düşünüyorsunuz?
Bin 500 tane çocuğu atölye ve psikoterapi çalışmalarına aldık. Ama bireysel gelişimlerini neredeyse tamamladılar dediğim 20 çocuk var. Bu 20 çocuk, yüzde 85'in üzerinde oranda cezaevindekiler ile benzeyen gruptu.
BU ATÖLYELER HAYATA
Peyzaj atölyesi
'Tarih Dede' atölyesi
Buz pisti atölyesi
Jonglörlük atölyesi
Kürek atölyesi
Graffiti atölyesi
Dalış atölyesi