- Bu ailede kızlar babasız büyümüş anladığım kadarıyla. Her kız annesinin kaderini mi yaşıyor, nedir bu sizce?
- D.T: Komik bir şey anlatayım: Ceren dört yaşlarındaydı, baba ve annesi ayrı. Ceren'i kahvaltıya götürürdüm sabahları. Ceren de 'bayan sosyal'di o zamanlar. Bebek Kahve'de oturuyoruz bir gün; Ceren kruvasanını aldı, yan masadaki genç kadının yanına gidip oturdu. "Büyüyünce ben evlenicem," dedi, kadın da "Aa tabii ne güzel," dedi. "Sonra çocuğum olacak, çocuğumu alıcam kaçırıcam," dedi! Kadın dehşet içinde "İyi de nereye kaçıracaksın?" dedi. "E, annemin evine," dedi. Kadın "Kimden kaçıracaksın?" deyince de "E babasındaaan!" diye cevap verdi. Ceren o zamanlar zannediyordu ki, insanlar evlenir, çocuk yapar, sonra çocuğunu alır, babasından kaçırır! (kahkahalar) Bunu daha iyi anlatamazdım sana.
- Ceren kaç yaşındayken boşandınız siz?
- Z.C: Bir yaşındaydı.
- Peki, ne zaman gördün babanı ilk kez Ceren? - C: İlk ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum ama aklımda kalan tek şey şu: Üç buçuk yaşımdayken babamda kalmıştım. Gece yarısı, hiç tanımadığım bir insanın evindeymişim gibi ciyak ciyak ağlayarak uyanmıştım...
-
Z.C: Aferin yavruma, aferin! (sırtını sıvazlayarak gülüyor)
-D.T: Çok beğendim, aferin.
- Bir dakika! Siz gayet memnunsunuz bu durumdan, 'babasızlık' sendromu yok mu? - Hep bir ağızdan: Yooo...
- C: Ben biraz yaşadım o sendromu ama kendim hallettim. "Babasız yaşayamam," sanırdım ama büyüdükçe, görüştükçe, konuştukça gördüm ki hiç ihtiyacım yokmuş ona! Öylesine yapmış zaten beni.
- Z.C: Ben de ağır atlattım baba sendromunu, bol bol zırlayarak, özlem çekerek. 30 yaşımda bitti!
- Kaç kez gördünüz babanızı?
- Z.C: Beş-altı kez falan.
- Ne hissediyordunuz gördüğünüzde?
- Z.C: Karmaşık bir şey... İlk gördüğümde çok dehşetli bir travma yaşadım, 14-15 yaşlarındaydım. Tanımadığın bir adam ama baban! Kan çekiyor her şeyden önce...
- Babasız bir kız olarak büyümek nasıl etkiliyor insanı?
- Z.C: Şöyle bir şey o; kadınerkek ilişkilerine çok yansıyor öncelikle. Kaybetme korkusu ve güvensizlik hissediyorsun. Onun dışında çok büyük eksiklik yok. Nice anne-babası beraber olan insan görüyorum, gayet de sorunlu ve mutsuz. Zaten "Anne-baba birlikte olunca çocuklar sağlıklı büyür," diye bir kural yok ki! Her aile, her kişi, kendine özel şeylerle büyüyor işte.
- Annem gibi anne olmak isterim, diyor musunuz?
- Hep bir ağızdan: Hayır!
- Aaa neden? - D.T: Şu aileden başka bir cevap bekler misin? (kahkahalar)
- Anneler Günü'nün bir anlamı var mı sizin için?
- Hep bir ağızdan: Hayır!
- Hediye alma ritüeliniz?
- C: Ben anneme mektup yazıyorum sadece.
-
Z.C: Bazen anneanneme çiçek falan alırız, sembolik bir şey.
SOYADI KARMAŞASI!
Vedat Türkali, takma bir ad aslında. Ünlü yazarın asıl adı Abdülkadir Pirhasan. Komünist olduğu gerekçesiyle yedi yıl hapiste yatıp çıktıktan sonra, romanları yayımlansın diye takma bir ad buluyor: Vedat Türkali. Bir daha da eski adına dönemiyor. Kızı Deniz Türkali onun takma soyadını taşıyor; oğlu, yönetmen Barış Pirhasan ise asıl soyadını. Ancak Deniz Türkali'nin resmi soyadı da Atıf Yılmaz'ın soyadı olan Batıbeki'dir aslında.
YILMAZ'LA İLİŞKİM ZEYNEP'İ YIPRATMIŞTI
- Bir evlilik yaşıyorsunuz, çocuk oluyor, kısa süre sonra ayrılıyorsunuz. Bu insanı ne kadar yıpratan bir şey, anne olarak ne düşünüyorsun o anda?
- D.T: Birincisi; çocuk doğurmaya karar verdiğiniz an, zaten o sorumluluğu göze alıyorsunuz. Bunun babayla falan bir ilgisi yok, "Bu benim çocuğum," diyorsun. İstediğin kadar kocana âşık ol o sırada, biliyorsun ki o çocuğa sen bakacaksın, sen büyüteceksin, senin çocuğun o. İkincisi; annem-babam vardı, bana çok destek oldular. Dört-beş sene tamamen onlar baktı Zeynep'e. Benim için çok daha travmatik başka bir şey vardı; o sırada Yılmaz'la birlikteydim ben...
- Atıf Yılmaz yani?
- D.T: Evet, halk arasında Atıf Yılmaz! (gülüyor) Babam tam sekiz yıl benimle küs kaldı, onunla birlikteyim diye.
- Neden?
- D.T: Kendine özgü sebepleri vardı ama söylediği sebepler bana bir şey ifade etmiyordu. Başka konu o, boşver. Sonuçta Zeynep daha ağır bir travma yaşadı. Anneyle baba ayrılır, normal bir şeydir ama anneyle dede boşanınca biraz zor! (gülüyor) Yılmaz'la evlenemiyorduk; 12 sene boşanamadık İtalyan'la evlenince. - M.P: Mesele Atıf Yılmaz meselesi değildi, herhangi biri olsaydı da aynı şey olacaktı. Çünkü erkekler kızlarını kimseye layık görmez! Deniz de daha boşanmamış, adam mahkemeye cevap vermiyor bir türlü, çok uzattı işi.
- D.T: Neyse, Zeynep'le bizim ilişkimizi bu da yıprattı. Zepnep'e rahat rahat istediğim zaman gidemiyorum bile, bir kapıdan babam çıkıyor, diğer kapıdan ben giriyorum. Zeynep'i alamıyorum çünkü Yılmaz'la kalıyorum, Zeynep'e de "Yılmaz'la kaldığımı söyleme sakın," demek istemiyorum, çünkü çocuğa yalan söyletmek istemiyorum.
ANNE BANA KEK YAP!
- Anneniz için hissettiğiniz...
- D.T: Bu yaşına rağmen en akıllımızdır, en doğrumuzdur annem, her şeyi en pırıl pırıl görebilendir.
- Z.C: Anne seni seviyorum!
- D.T: Çok üçkâğıtçısın! (gülüyor)
- Z.C: İyi, tamam o zaman... Anne bana kek yap!
- D.T: Zeynep'in anne olarak beni en çok eleştirdiği şey şuydu: "Bana bir gün olsun kek yapmadın!" Yapmadım, yapmayacağım da, kekten de nefret ederim. (gülüyor)
- M.P: Birçok kusuruna rağmen başka türlü severim Deniz'i; ilk çocuğum o benim. Fakat benim en emek verdiğim, severek büyüttüğüm çocuk Zeynep'tir. Çünkü annesi en çılgın çağlarında yaptı onu. Hâlâ geçmedi ya çılgınlığı! (kahkahalar) Zeynep harika bir çocuktu, tarif edilemeyecek kadar güzeldi.
ANNENİZDEN NE ÖĞRENDİNİZ?
ZEYNEP CASALİNİ: Kendi seçimlerimi yapmam gerektiğini öğrendim! Ki benim için çok zordu bu, bir Terazi burcu olarak. Beş-altı yıl öncesine kadar, dışarıda elime her mönü aldığımda evi arıyordum, "Anne ben ne yiyeyim şimdi burada?" diye. Berlin'den aradığımı bilirim, "Hangi ayakkabıyı alayım anne?" diye. Böyle saçma sapan şeyleri çok uzun seneler yaptım.
- DENİZ TÜRKALİ: Sakin olmayı, akıllı olmayı öğretti annem. Özellikle çocuk ilişkisinde, akıllı ve sakin karar vermeyi annemden öğrendim.
- CEREN SARP: Ben annemden
(Zeynep araya giriyor: Önce bana söyle evladım!) Güçlü olmayı, doğru yoldan şaşmamayı öğrendim. Bir de annemin çok önem verdiği küresel ısınma, dünyayla ilgili konularda duyarlı olmayı öğrendim.