15 Temmuz
akşamı yaşanan darbe girişiminin ardından millet olarak büyük bir demokrasi sınavı verdik ve vatanı korumak için meydanlara nöbet tutmaya başladık. Genci yaşlısıyla milyonlarca insan tanklara, darbecilere hatta bombalara karşı cesurca karşı durdu. O nöbeti tutanlardan biri de İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un torunu Selma Ersoy'du. 72 yaşında olmasına rağmen bir saniye bile tereddüt bile etmeden demokrasi nöbetine koşan Ersoy, meydanlarda Çanakkale ruhunu gördüğünü, dedesi Akif'in hayali olan milli iradeyi, milletin namusunu ahlakını koruyan, kültürü ve geleceği için savaşan "Asım'ın nesli"ni o gün gördüğünü söylüyor.
- Darbe girişimi olduğunu duyduğunuz o gece neler yaşadınız?
- 14 Ağustos'ta Dedem Mehmet Akif ve Eşref Edip'in dergisi olan Sebilürreşad'ı kapatılmasının üzerinden 50 yıl sonra yeniden yayına hazırlıyoruz. Dergiyle ilgili çalışmalar için Ankara'da Fatih Bayhan'la sürekli temas halindeyken ilk haberler düşmeye başladı. Gelişmeleri TV'den takip ettik, son derece öfkeliydik, endişe içinde olayları izliyorduk, ancak Cumhurbaşkanımızın açıklamaları içimizi rahatlattı. Türk askeri, Türk milletinin güvenliğini korumak, bekasını sağlamak için vardır. Ancak gördük ki asker elbisesi giymiş teröristler milli iradenin tecelligahı TBMM'yi bombaladı, Beştepe'de devletimizin kalbine ateş açtı. Bunun izahı yok. Bu Gazi Meclis, kurtuluş savaşında dahi işgal ordularınca bombalanmadı, havadan ateş açılmadı. Öyle ruhum sıkılmıştı ki, gözyaşlarımı tutamadım. Milli iradeyi esir almak imkanı var mıdır?
- Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine hemen meydanlara gitmeyi mi düşündünüz?
- Elbette düşündük, fakat o an nereye gideceğimizi bilemediğimiz için bulunduğumuz yerden olayları izledik. TV'lerden haber geldikçe Boğaziçi Köprüsü'nün üstünde tanklara karşı duran milletimizin yanında olmayı o kadar arzu ettim ki. 72 yaşındayım ama orada olup tankın üstüne çıkmayı çok istedim. Kalbim onlarla attı. O gece sabaha dek uyuyamadık. Gözyaşları içinde gelişmeleri izledim. Cumhurbaşkanımızın gösterdiği liderlik takdire şayandır. Asım'ın neslinin liderlik cesametiyle neşv-ü nema bulduğu bir hal içinde o gece aziz milletimizi milli iradeye sahip çıkmaya çağırarak güçlü bir liderlik sergilemiştir. "Namusunu çiğnetmemiştir." Ehli salibin asla güvenilmez sözüne, milleti alçakça vuran kahpelere, asrın vicdanına haykırarak milletiyle beraber olmasını bilmiştir. Sultan Hamid'i kardeş kanı akmasın diye sarayından indirenler, bu kez onun izinden giden lideri milletinin önünden kopartamadılar. Bunu oldukça önemsiyorum. BBC News açıklama yapıyor: "Recep Tayyip Erdoğan öldürülmeliydi o gece" diye. Bunlar aklını yemiş olmalı. Bu ülkedeki demokrasiyi desteklediklerini bize bildiren Avrupa, şimdi kalkmış bir askeri darbeye yeşil ışık yakıyor, halkının oyunu almış bir siyasi lideri dini cemaat görünümlü FETÖ yapılanmasının içindeki asker görünümlü teröristler marifetiyle indirmeye çalışıyor. Bu asla kabul edilemez.
- Şu günlerde sokaklarda olan ruha, Çanakkale ruhu diyebilir miyiz?
- Evet, diyebiliriz. Fakat bu ruh zaten Türk milletinin doğal olarak sahip olduğu bir özelliktir. Gerektiği zaman ortaya çıkar. Ehli salib o gün Çanakkale'de bizi boğmaya uğraştı, biz millet olarak onun karşısında tek yumruk haline gelerek cephede karşı koyduk, işgali püskürttük. Kurtuluş Savaşı'nda da o ruh ortaya çıktı. Aziz milletimiz bir oldu, beraber oldu. Tüm işgaller son buldu. Bugün de içimizdeki hainler eliyle milli iradeyi işgal etmek isteyenlere karşı tek yumruk halinde işgale karşı durduk. Bakın tüm siyaset işgale karşı koydu. Bu birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız vardı. 15 Temmuz o ruhun yeniden var olduğunu, herşeye rağmen bitirilemediğini gösterdi.
- Mehmet Akif Ersoy'un ideali 'Asım'ın Nesli'dir. Sokaklarda bu neslin izlerini gördünüz mü?
- Sokaklarda, tankın üstünde, Kısıklı'da, Ankara'da Kızılay'da, Saraçhane'de, Trabzon'da, Diyarbakır'da, Mardin'de, Isparta'da, Adana'da... Sayamadığım bir çok şehirde Asım'ın Nesli'ni gördüm. Bu nesil, namusunu çiğnetmedi, çiğnetmeyecek. Milletime olan güvenim arttı. Geleceğe olan inancım arttı. Bu, dedemin özlemini duyduğu günlerin müjdesi olduğu günlerdir. Asım, milli iradeyi korur, milletin namusunu, ahlakını, kültürünü inşaa eder. Dedem'in şiire nakşettiği o tasvir var ya; "Asım'ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek / İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek." Tankların üzerine cesaretle çıkan milletimi, kadını erkeğiyle, genci yaşlısıyla hepsini selamlıyorum. O gün bir kahramanlık destanı yazdılar. Hatırlayın SSCB'de Yeltsin tankların üzerine çıktı diye dünya medyası Yeltsini kahraman ilan etmişti. Tankın, silahın, merminin önünde göğsünü bu halk için siper edenleri görmezden geldiler.
BU AZİZ MİLLET ESİR ALINAMAZ
- Sokaklarda Mehmet Akif'in dizeleriyle ilerleyen genci yaşlısı, kadını, çocuğu yani tüm halkı gördüğünüzde ne hissettiniz, ne düşündünüz?
- Gözlerim yaşardı, bu
milletin bir evladı olmaktan
gurur duydum.
Daha önce defalarca
darbeyi görmüş, yaşamış,
hissetmiş birisiyim.
1960, 1980 darbelerini,
muhtıraları,
postmodern darbeleri
gördüm. Ancak 15 Temmuz'daki
gibi bir sahneyi
yaşamamıştım. Allah'a hamdolsun
ki, bu milletin haksızlığa
karşı teyakkuzu, milli iradeye
karşı gösterdiği bu muhabbet,
bağlılık gözlerimi yaşarttı. O an
dedim ki, işte aziz millet bu. Bu
aziz millet esir alınamaz.
- Sokaklara dökülen, vatanına sahip çıkan insanları gördüğünüzde dedenizin anlaşıldığını düşündünüz mü?
- Bugün herkes duygularını
ifade etmek için onun mısralarını
kullandığına göre, ben anlaşıldığını
düşünüyorum. Dahası
İstiklal Marşı bizim için milli
mutabakat metnidir. Bu marş
bizi besliyor. Buna inanıyorum.
Bunu 15 Temmuz olaylarında
sokağa dökülenleri izlerken bir kez daha gördüm.
- Mehmet Akif'in torunu olmanın ne gibi yükümlülükleri var?
- Mehmet Akif bu millet yararına olan her
tür fikri ifade etmiştir. Bizim yükümlülüğümüz
de bu fikirlerin daha çok insan tarafından
duyulup anlaşılmasını sağlamaktır. Ailesi
olarak elbette onun fikirlerine, inancına, ruhuna,
idealine sahip çıkacağız. O, bugünleri
arzuladı, istedi. Bu yüzden Asım'ın nesli dedi.
Hedef koydu. Bir idealist insan olarak dedem
Mehmet Akif, eğer 15 Temmuz darbesinin yaşandığı
günlerde yaşıyor olsaydı tıpkı benim
gibi yaşına aldırmaz milletinin yanında saf
tutardı. Ben ondan alarak ilhamımı milletimin
yanında saf tuttum. Artık yaşım ilerledi, ancak
milletin yanında nefes alıp verdiğimiz sürece
saf tutmaya devam edeceğiz. Bu amaçla onun
manevi mirası olan Sebilürreşad dergisi de 14
Ağustos'ta yeniden yayınlanacak, aynı inancı,
tutumu, tavrı devam ettirecek inşallah. Bu
amaçla Akif'in torunu olmak; Mısır'a, Yemen'e,
Kosova'ya, Üsküp'e, Kafkasya'ya, Necid çöllerine,
Mekke'ye, Medine'ye, Halep'e selam durmaktır.
Akif'in nesli olmak duada Myanmar'a,
Somaliye, Uygur'a, Türkistan'a niyazda bulunmaktır.
Bizim gönül coğrafyamız çok geniştir.
Akif'in torunu olmak gönül coğrafyasını geniş
tutmaktır.
ŞEHİTLERİN ADLARI ARŞA YÜKSELDİ
Şu bir gerçek ki bu aziz milletin müeddibi, müfekkiri, siyasetçisi asla milli iradenin işgaline göz yummaz. Aksi durum hakikate aykırıdır. Hani Mili marşımıza nakşedilen o mısralar var ya; "Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım O zaman yükselerek arşa değer belki başım." Milletimiz zincir vurdurmadı iradesine. Kükredi, sel gibi tankları, uçakları, tüfekleri göğsünde eritti. Hem geride kalanları hem de şehit düşenlerin ismi arşa yükseldi, onuru yükseldi.
KORKMA, ALLAH BİZİMLEDİR!
- Darbecilere dedenizin hangi mısralarıyla cevap vermek istersiniz?
- Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. Mısraları ilk haykırışım olurdu. Ama bu haykırış milletimize... Korkma!, Tanklara meydan okuyan, silahlara göğüs gerenlere hitaptır... Tıpkı Peygamberimizin müşriklerden sığındığı Hira mağarasında yanındaki Hz. Ebubekire dediği gibi, "La tahzen, innalla ma ana..."Yani; Korkma, Allah bizimle beraberdir... Bende aziz milletimize aynı hitapla başlardım... Korkma, Allah bizimle beraberdir.. Sonra şu mısralarla selamlardım... "Arkadaş, yurdumu alçaklara uğratma sakın Siper et göğsünü dursun bu hayasızca akın Doğacaktır sana vaad ettiğin günler hakkın Kimbilir yarın, belki yarından da yakın" Bakın bu dizeler nasıl tasvir ediyor tüm olanları. Çünkü bunu kalırken dedem aynı atmosferi yaşayarak, soluyarak kaleme alıyor. Polatlı'da patlayan bombalar, işgaller, milletin elbirliğiyle kenetlenmesi ona bu dizeleri yazdırıyor.