Sete karşıma çıkan herkese kayıt cihazını uzattım. Sohbetlerde dizinin bitişiyle ilgili gurur kadar hüzün de dikkat çekiyordu. Bu nedenle okuyacağınız sohbetlerde kahkaha ve güzel anılar kadar hüzün de var. Ve bolca da dostluk... İşte, sanki liseden mezun olan çocuklar gibi mutlu ama buruk
Karadayı ekibinin hisleri;
KARADAYI SETİ BİR ES KİZAMAN MEKTEBİ GİBİYDİ
Yurdaer Okur/ Savcı Turgut
Beni en çok zorlayan sahneler; başsavcı cinayeti, tecavüz, hücrede delirme ve öldükten sonra dirilme sahneleri oldu diyebilirim. Etkilendiğim çok sahne oldu; İlknur'un Seyis'in gerçek kimliğini öğrendiği sahne, ilk sezon Çetin Hoca ve Kenan'ın hapishane görüş sahneleri, Feride'nin kardeşi Melih'in intihar sahnesi ilk aklıma gelenler. Bir de Mahir'in buzlu suyla Turgut'a yaptığı işkence ve yüzleşme sahnesi var tabii... Hayatımın en hızlı sahnesi Fare ile çektiğimiz sahne oldu. Yapması gerekeni tek seferde yaptı, öylece yürüp burnuma kadar girdi ve bana sadece tepki vermek kaldı. Çok gerçekti. İkinci bir tekrar, hem benim için hem Fare dostumuz için, hem de bütün set için meşakkatli olabilirdi. Hep birlikte Fare'yi alkışladık. Yurdaer Okur'un Savcı Turgut'a, Savcı Turgut'un Yurdaer Okur'a kattığı çok şey var; işini koşulsuz severek yapmak ve karşılığında gelen sevgi...
Erkan Avcı/ Necdet
Kenan İmirzalıoğlu ve Çetin Tekindor'la oynadığım ilk sahnelerden birini unutmam. Kundura dükkanında (küçücük bir yer) provadan sonra 'Kayıt' denildi ve karşımda hem insan hem de oyuncu enerjisi çok yüksek iki aktörle küçücük bi yerde kalmak çok heyecan verici ve çok gerçekti... Böylesine uzun soluklu işler sadece oyunculuk hayatınıza değil kişiliğinize de birçok şey katıyor. Necdet'in çok değişken bir rol olması sebebiyle onun hemen tüm halleri yazıldı ve ben de oynama fırsatı buldum. Tüm bunları üst üste koyduğumda Necdet benim için çok "bereketli" oldu.
Rıza Kocaoğlu/ Yasin Komiser
Bir rahatlama var ama hüzünlü bir rahatlama... Bundan sonrası için ufak bir kaygı da var tabii. Ekipten oyuncu kadrosuna çok renkli bir insan yelpazesi vardı. Çok güzel arkadaşlıklar da gelişti. Çetin Abi'yle daha önce çalışmıştım ama burada daha uzun vakit geçirme şansım oldu. Onun tüm sete hatta Beykoz'a yayılan bir aurası var. En büyük artılarımdan biri onunla tanışmak oldu. Polis rolünde olduğum için hep araba kullanırken sahnelerim var, o dönemki polis arabaları da eski arabalar olduğu için, hep ya kapıyı, ya da aynayı bir elimle tutarak gidiyordum. Kapı açıktı ama kapalı gibi yapıyordum. Tam biterken karakterim zengin oldu arabası yenilendi ama keyfini süremedim (gülüyor). İlk bölüm ilk sahneyi unutamam. Mahir'le düşman başladık. Ve ben onu sorguya çekip, işkence uyguluyordum. Küçücük bir alanda uzun bir işkence sahnesi çekmiştik. Kenan Abi de biraz iri, onun dövmek için efor harcamam gerekiyordu. Neyse ki takoza gerek kalmadı, elimde sopam vardı.
Ulaş Tuna Astepe/ Orhan
Fiziksel olarak; sorgu, işkence, buzun üstünde asılma gibi sahnelerde zorlandım tabii... Duygusal taraftan ise birkaç hastane sahnesiyle başedebilmem çok zaman aldı. Bir şekilde içimde bir yerlere değiyordu o sahneler ve yoğunluğunu kontrol etmekte çok zorlanıyordum. Neyse ki ekibimizin gösterdiği müthiş anlayış ve saygıyla üstesinden geldim. Oynarken en etkilendiğin sahne Abim Mahir'le barışma anımdı. Orhan'ın içinde yıllardır tuttuğu sevginin duvarları yıkıp aktığı bir andı.
Karadayı seti bir eski zaman mektebi gibiydi. Buradan öğrendiklerimiz üç beş cümleye sığmaz. Ustalar ve çıraklar bir arada, kaybettiğimiz adaleti yaratıyorduk yeniden. Hayata ve en çok da kendime adil davranmayı öğreniyordum. Karakterim de bunu yaşattı bana. Kendinden vazgeçmezsen içindeki terazi bir gün eşitlenebiliyormuş. Eğlenmeyi de çalışmayı da çok seven ve işini en güzel şekilde yapma kabiliyetine sahip büyük bir aile şirketi gibiyiz. Çalışırken herkes birbirinin gözünün içine bakar. İyi çekilen ve oynanan sahnelerden sonra insanlar birbirlerini arayıp tebrik eder. Kıskançlık değil takdir vardır. Ve kendinizi asla yalnız hissetmezsiniz. Büyük acılarımız da oldu, büyük gururlarımız da. Bir ailede neler yaşanır,
Karadayı bundan fazlasını gördü.
Sema Ergenekon/ Senarist
Her dizide de olduğu gibi ilk sahneyi yazmak zor olmuştu... En etkilendiklerimiz ise; Mahir'in "Mahir Kara benim" dediği sahne... Mahir ve Nazif'in her baba- oğul sahnesi... En güzel anımızı çok yakın bir zamanda yaşadık... Son bölümde çocuklarımız da dizide oynadı. Çok keyifliydi...
Karadayı bizim için sadece bir dizi değil ailelerimizin anılarıyla, hayatı algılama biçimiyle bezediğimiz bir yolculuktu... Yıllar sonra bile sevgiyle ve hasretle anacağız. Acı tatlı bir sürü olay yaşadık birlikte. Aynı bir aile gibi... Birbimize destek olduk, sevdik, anlayış gösterdik... Herbirini ayrı ayrı çok seviyor ve değer veriyoruz.
Kerem Fırtına/ Savcı Adnan
Adliye önünde bir sahne çekiyorduk. Kapıda Bergüzar ile tartışıp bahçeden ayrılmam gerekiyordu. Sanırım şuur kaybı yaşadım (gülüyor). Kapıya yürümek yerine Bergüzar'ın arabasına bindim. Bergüzar sahnenin devamında arabasına koşunca bir de baktı ki, arabasında ben oturuyorum. Bergüzar'la gözgöze geldiğimizde dağıldık zaten. Ekibe dahil olduğum dönem benim için çok kritikti. Önemli kararlar aldığım gergin bir dönemimdi.
Karadayı her şeyi kolaylaştırdı. Bu yüzden zaten hep çok önemli ve özel kalacak. Onun dışında zaten senaryosundan, oyuncularına tüm set ekibi özel bir aile
Karadayı.
Melike Yalova/ Ayten
En çok tecavüz sahnesinde ve sonrasında gelen travma sahnelerinde zorlandım. Zordan ziyade hiç bir klişeye düşmek istemedim. Bu, sürekliliği olan, insanın hayatını tamamen değiştiren bir travma. Şahane dostluklar kazandım. Çok iyi yönetmenlerle çalıştım; bana başlı başına okul oldular... Çetin Tekindor gibi bir ustayla oynadım. Onu sadece izlemek bile insanı bambaşka dünyalara götürüyor. Ekip ne demek onu yaşadım. Ekip aile demek, herkesin birbirinin arkasında olması, birbirinin eksiklerini tamamlaması demek. Böyle ortaya çıkıyormuş
Karadayı gibi işler... Şimdi bitiyor ya
Karadayı, içimden bir şeyler kopuyor sanki... Gidiyor bir parçam...
Perihan Ünlücan/ Nilay
En çok soğukta çalıştığımız sahnelerde zorlandım. Özellikle üçüncü sezonda kar yağarken çektiğimiz sahnelerde çenem kilitlendiği için konuşamadım... Benim için en etkileyici sahne; Çetin Tekindor ile mahalleye ilk gelişim birlikte yürüyerek eve gittiğimizdi. Çok heyecanlı ve duygusal bir sahneydi.. Çekimden önceki heyecanımı anlatamam bile... Bir ağlama sahnesinde karşımdaki oyuncu arkadaşımın yakınları çekiliyordu ve benim de sürekli burnum akıyordu kamera beni görmediği için bozuntuya vermeden sümüklerimi yutma noktasına gelmiştim... Çok gülmüştük. Şu an final çekiyoruz ve o kadar karışık ki duygularım... Hüzün, mutluluk, ekibin bir parçası olmanın verdiği gurur... Bazen erken geliyorum sete, kahve içip muhabbet etmek için. İnsan huzur bulduğu yerlerde çokça vakit geçirmek istiyor.
Karadayı seti de benim huzur bulduğum bir yer. Şu an bu cümleleri kurarken hüzünlenip gözlerim doluyorsa aile olmaktan öte bir bağ var sanırım...
Elif Sönmez/ İlknur
Çok ağır sahneler çektik. Tüm ekip o anı beraber yaşıyormuş gibi hissettim hep. Bu çok kıymetli bir anı. Bir zemin oluşturdu bu iş, devam eden bir çalışma hayatı gibi değil. Biticek nasıl olacak bilmiyorum. Hayat bu kadar insanla görüşmeyi olanaklı kılmıyor, özleyeceğim... Dışarıda görüşsek bile bu ortamda olmayı çok özleyeceğim. Okul bitti gibi oldu.
Funda Eryiğit / Belgin
Belgin topyekün beni etkileyen bir karakter oldu. Açıkçası dizinin bitmesini pek istemedim.