Hasan
Bülent Kahraman, Türkiye'de güncel sanat dünyasına büyük katkı sağlayan bir isim. Kahraman, sergiler, galeriler, müzeler, bienaller, fuarlar konusunda hayatta kalabilmeniz için bir kılavuz hazırladı.
Bakmak Görmek Bir De Bilmek, Çağdaş Sanat dünyasında Hayatta Kalma Kılavuzu ismini verdiği kitabında, her şeyi tüm detaylarıyla herkesin anlayacağı bir dille anlatan ünlü akademisyen, hayatımızın ortasına oturan çağdaş sanatı anlatıyor.
- Çağdaş sanat nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
- Bir dönemler şiirin ve edebiyatın yaptığını şimdilerde çağdaş sanat yapıyor. Edebiyat, dünyanın görselleşmesine bağlı olarak hayatımızdan çekildi, daha özel bir ilgi alanına dönüştü. Halbuki 19. yüzyılın tamamını ve 20. yüzyılın çok uzun bir bölümünü edebiyatla geçirdik. Fakat dünya teknolojiyle birlikte görselleşti. Çağdaş sanat edebiyatın bir dönem yaptığı gibi toplumsal, tarihsel ve bireysel sorunlarla çok daha güncel olarak, hızlı biçimde ilişki kuruyor. Onlara yönelik tespitlerde, sorgulamalarda bulunuyor.
- Birçok kişiye zor geliyor ama çağdaş sanatı anlamak...
- Aslında çağdaş sanat bizim zannettiğimiz kadar kapsamlı, zor, güç bir şey değil. Öyle yanları da var elbette; onlar felsefecilerin, eleştirmenlerin ele aldığı yanlar... Esas itibariyle çağdaş sanat bakan herkesin kendisiyle kolaylıkla doğrudan bir ilişki kurabileceği bir alandır. Bu kadar verimli ve zengin dünyaya insanların bir takım önyargılarla uzak kalması gereksiz. "Zordur, anlaşılmıyor, bu da sanat mı?" gibi sorular sorarak, "Anlamadığımız bir dünya, bunun dışında kalalım" demek bence doğru değil. Çağdaş sanatı anlarsak, kendi hayatımızla ilgili, toplumla ilgili, dünyayla ilgili, politikadan kültüre kadar her türlü sorunun sorulduğu bir alanla iç içe geçmiş oluruz.
- Çağdaş sanat ve modern sanat kavramları karışıyor ama birbirinden farklılar...
- Modern sanat, daha çok akılla, kültürle ve daha ileri bir takım sezgilerle anlaşılabilecek bir sanat olarak ortaya çıktı. Bugün bile Picasso'nun resmi hazmedilmiş bir resim değil. Bugün Picasso'nun resmine bakıp hayranlık duyuyorum ama ortaya koyduğu çizgi, figürasyon, gündelik hayatta bizim karşılaştığımız bir gerçekçiliğe dayalı değil. Çağdaş sanat öyle değil. Çağdaş sanat modern sanatın tükenmesinden sonra ortaya çıktı. 1960'larda kendini gösterdi. Amerikan pop sanatı, modern sanatın zor, içe dönük, kapalı, izleyiciyi dışarıda bırakan tavrına karşı doğdu.
HERKESE HİTAP EDER
- Dünyayı değiştiren olaylar da sanatta dönüşüme yol açtı değil mi?
- Dünya 1980'lerden itibaren müthiş bir dönüşüm geçiriyor. Berlin duvarının yıkılması önemli bir sembol ama o 80'lerin sonu... Halbuki 80'lerin başında dünya dönüşmeye başlamıştı. Teknoloji yavaş yavaş doğdu. 90'lar hızla devam etti, 2015'e geldik. Çok ötede bir yerdeyiz artık. Dünyanın değişiminin getirdiği yeni sosyoloji, toplumsal yapılar, anlayışlar, insanlararası ilişkiler, politik yapılarda kendini gösteren farklılaşmayı modern sanatın kapalılığıyla ifade edemeyiz. Çağdaş sanat tüm bunlara sorular sorup, cevaplar verme alanı olarak ortaya çıktı. 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması, 11 Eylül sonrası, bugün karşımıza çıkmış olan yeni sosyolojik politik gelişmeler sanatın büyük ölçüde dönüşmesine yol açtı. Toplumsal olaylar bize sürekli yeni sanat dilleri getiriyor. O yüzden çağdaş sanatı dünyayla kurulmuş bir ilişki olarak görmek lazım.
- Nedir bu çağdaş sanat?
- Çağdaş araba tasarımı, çağdaş moda, çağdaş mimari dediğim zaman gözünüz önüne bir şey gelmiyor mu? Geliyor. İşte gözümüzün önüne o alanlarda ne geliyorsa, sanat dünyasında da bunun bir yansıması olan şeyler gözümüzün önüne gelmeli. Bugünün sanatı Rönesans sanatı değil, Picasso'nun sanatı değil.
- "Korkmayın" diyorsunuz yani...
- Çağdaş sanat, modern sanatın ürkütücülüğünü yıkıp çok daha yakın ilişki kurmak adına yapılmış bir sanat dilidir. Bunu ayrı kategorilere çıkarıp, filozofik açıdan da yorumlayabilirim ama aşağıda bir sergi var. Bu alanın en uzak insanı bile o sergide kendisiyle bir ilişki kurabilir. Hiç korkacak bir şey yok!
- Geldik bir eserin önüne nasıl okuyacağız?
- Kendinizi akışa bıracaksınız... Okumak nasıl bir öğrenme süreci ise, sanatla ilişki de böyle bir süreç. Bir şarkı dinlediğimizi düşünelim, onu dinlerken illa analiz etmiyoruz. Bazen melodisi, bazen sözleri, bazen yorumcunun sesi hoşumuza gidiyor. Tüm bunlar şarkılarda, edebiyatta oluyor da, neden sanatta olmasın?
- Bu bize modern sanatın getirdiği ürküntü.
- Eğitim sistemine bağlı olarak, Rönesans estetiğini kendimize esas almışızdır. Rönesans estetiği çok görkemlidir ve etkileyicidir. Empresyonizme kadar da devam eder. Doğa hâlâ aynı doğadır, empresyonizm, izlenimciler onu farklı bir biçime sokmuştur ama ağaçlar, kırlar, güneşin batışı, karların yağışı, görkemli vücutlarıyla İncil'in Tevrat'ın hikayelerini canlandıran insanlar... Böyle bir estetik öğretildiği için bize, çağdaş sanatta da aynı estetiği arıyoruz. Ve o birebir tekabüliyetleri bulamayınca, "Bu nasıl estetiktir" diyoruz. Bugün Henry Ford'un yaptığı arabaya binmiyorsak, onun yerine Ferrari, Lamborgini, Mercedes'i Ford'un arabasının yerine tercih ediyorsak, neden bunu sanatta yapmalıyım? Beş tane sergi gezdikten sonra insan o önyargılarını aşar, kilitlerini çözer.
- Türkiye'de bir çağdaş sanat sohbetinde sözü edilen en önemli sıkıntı başlıklarından biri nedir?
- Çağdaş sanatın eleştirmeni yok. Bu konuda her alana yatırım yapıldı, eleştirmen yetiştirilmedi. Yani yumurtasız omlet yapar gibiyiz.
İŞ DÜNYASI ÇAĞDAŞ SANATLA MEŞRUİYET KAZANIYOR
- Sanatı desteklemek çok cazibeli bir hal aldı. Destekleyenler bilerek mi destekliyor?
- İkiye ayıralım, bu iş Batı'da olduğunda bilerek destekleniyor. Bizde de bilmeye başladıkları için destekliyorlar. Bu önemlidir. Ressamlarımızı, sanatçılarımızı destekleyen işadamlarının bu faaliyetlerini daha geliştirmelerini dilerim. Sadece bir sanatçıyı desteklemekle kalmayıp, bu alanın üretimine daha geniş katkıda bulunmalarını isterim. Bir sanatçımızın yurtdışında desteklenmesinde herhangi bir eleştiride bulunmanın bir anlamı yok. Keşke 10 tane işadamımız, 10 tane sanatçımızı desteklesin. İsterse bu sanatçılarımız, benim kendi kişisel değerlendirmem içinde hiç de önemli olmayan sanatçılar olsun. Hiç önemli değil. Bu işler böyle başlar, böyle devam eder. Ayıklamalar zamanla olur. Bu işadamları emeklerini ve katkılarını içeriye de yöneltirlerse bence çok daha doğru bir iş yapmış olurlar. Artık bugün iş dünyası çağdaş sanatla ilişkili olmadan bir meşruiyet kazanamayacağının farkında.
- Ne anlamda bir meşruiyetten söz ediyorsunuz?
- Bu işin bir sosyal boyutu var. Bunun dışında bugün çağdaş sanat yatırım yapılan bir alan. Çağdaş sanat yatırımın da ötesinde insanın dünyayla bağlı olduğunu, kurumun çağdaş bir etkinlik içinde bulunduğunun, güncel olduğunun bir göstergesi. Buna kapalı kalmak o kurumun biraz daha geçmişe dönük bir kurum olduğu izlenimini veriyor. Bugün Louis Vuitton milyarlarca para kazandıktan sonra Paris'te Frank Gehry'ye bir vakıf binası yaptırarak paralarını orada harcıyor. O binanın bir sosyal boyutu var. Bu sosyalleşmenin bir zorunluluğu olarak görüyor.