Orta Çağ şatoları gibi yüksek bir tepeden büyük bir vadiye bakan alanda inşa edilmiş ultra-güvenlikli esrarengiz binada dedektif titizliğiyle çalışan müfettişler, şaşırma eşiği son dönemlerde iyice yükselmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bile hayrete düşürecek ipuçlarına ulaştılar. Ulaştılar ama klişe deyimle ahtapotun değil gövdesine, kollarına bile erişemedikleri için yeni Türkiye'nin telekulak hafızasının derinlerine inemediler. Zira ülkenin 2005-2013 arasındaki dinleme geçmişinin izini sürmek karanlık bir dehlizde ilerlemek gibi. Bir başka müfettiş, HSYK Başmüfettişi Ali Rıza Karakan, 2007-12 arasındaki 360 bin istihbari ve adli dinleme kararını incelerken IMEI numaralarından yola çıkarak usulsüz dinlemeleri tespit edebildi. Kimlerin hangi sahte isimlerle ve hangi örgüt kapsamında dinlediğini de ortaya çıkarabildi.
Vahim olan bütün bu usulsüz dinlemelerin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndaki (TİB) kayıtlarının silinmiş olmasıydı. Bir başka deyişle uzay üssünü andıran Gölbaşı'ndaki o gizemli bina, Türkiye'nin yaklaşık 8 yıllık telekulak belleğinin buharlaştığı yer olmuştu. Ve elbette, hem dinleme, hem de arşivlerin yok edilmesi cürümlerinin olağan şüphelisi Paralel Devlet Yapılanması (PDY) idi.
Türkiye tarihinin en büyük dinleme skandalına ilişkin bulgular 30 Aralık'ta SABAH'ta Abdurrahman Şimşek imzasıyla 'İşte en uzun kulak listesi' manşetiyle yayınlandı. Bu önemli haber ve Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan'ın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalar Türkiye'nin teknik takip olgusuyla ilgili en önemli güncel meselesinin TİB olduğunu gösteriyor. Elvan, açıkça mevcut binanın güvenli olmadığını ve bu yüzden yeni bir binaya taşınacaklarını söyledi. TİB tartışmaları istihbarat bürokrasisinde daha radikal önerilerin de masaya yatırıldığı bir zeminde yürüyor. Mesela binanın baştan aşağı yıkılmasını önerenler de var, kurumun sadece binasının değil, tüzel kişiliğinin de yok edilmesi gerektiğine inananlar da…
300 TRİLYON WORD BELGESİ KAYIP
Şimdi Türkiye'nin dinleme hafızasını muhafaza etmekle yükümlü olan, ancak Temmuz 2005-Aralık 2013 arasında bu görevi hakkıyla yerine getir(e)memiş TİB'le ilgili bazı bilgiler aktaralım. Selefleri Fethi Şimşek ve Osman Nihat Şen'den farklı olarak kurumun teknik espiyonaj operasyonlarına karşı güvenliğini sağlama konusunda titiz davranan TİB'in patronu Cemalettin Çelik, kurumun başına geçer geçmez olağanüstü güvenlik açığını görünce yeni atandığı 'koltuk'tan sarfı nazar etme pahasına radikal bir öneri getirdi ve "Güvenlik açığı giderilemeyecek türdense kurumu kapatalım" dedi.
Çelik, sadece geçmişteki dinlemeler değil, fiber kablolar konusunda da etraflı bir araştırma yaptırdı. Bunun için Gölbaşı'ndaki TİB binasından Yıldız'daki Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı binasına giden bir kablo bile deneme amaçlı olarak iptal edildi. Kurumdaki fiber kablolardan bazılarının nereye gittiği bile belli değildi. Müfettişler de yaptıkları incelemelerde kurumun fiber kablo sistemlerini çözemedi. Ayrıca pek çok ses dosyasının farklı isim veya dosya uzantısıyla gizlendiği de anlaşıldı. Müfettişlerin tespitlerine göre TİB'de kapalı devre bilgi alışverişi sistemi oluşturulmuştu, bu da güvenlik zafiyeti yaratıyordu.
Cemalettin Çelik, kurumu gerekirse lağvetme yönündeki radikal fikri, Başbakanlık, Adalet ve İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin kurumda yaptığı etraflı inceleme sonucunda daha da benimsedi. Milliyet'ten Tolga Şardan'ın haberine göre incelemede, TİB'de tapesi yaklaşık 300 trilyon belgeye sığacak kapasitede dinleme yapıldığı anlaşılmış, ancak dinleme verilerine ulaşılamamış. Kurumun toplam dijital hafızası, word dosyası olarak 4 katrilyon 300 trilyon belge alabiliyor. Bunun ses datası olarak karşılığı ise 1 milyar 850 saatlik ses dosyası, yani dinleme kaydı. Bu durumda 130 milyon saatlik ses datası kayıp. Bu kayıp datalar, başka pek çok gizli bilgi gibi PDY örgütünün arşivinde. Arşivi bulunamamış bir örgütün tam olarak çökertilmesinin güç olduğunu da yeri gelmişken not düşelim.
KURULUŞU VE İŞLEYİŞİ TARTIŞMALI
TİB, 23 Temmuz 2005 tarihinde 5937 sayılı yasa ile kuruldu. 2005, Paralel Yapı'nın, devletin istihbaratını, stratejisini ve giderek derin siyasetini biçimlendirmeye başladığı yıldı. Bu noktadan hareketle kimi Batı ülkelerinde muadilleri bulunan TİB'in kuruluş önerisinin Paralel Yapı'dan geldiğini varsaymak yanlış olmaz.
Kurumun görevi, internet dahil telekomünikasyon yoluyla yapılan tüm işlemleri, yani iletişimin tespiti, dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, kayda alınması ve internet erişiminin engellenmesine yönelik faaliyetleri tek bir merkezden yürütmek. TİB, kendisi dinleme yapmıyor ama teknik istihbarat bağlamında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı ile Başbakanlık arasındaki koordinasyonu sağlıyor. Ayrıca bu üç kurumun tüm dinlemelerinin kayıtlarını muhafaza ediyor. Daha doğrusu bunu yapması gerekiyordu ama Paralel Yapı kurum arşivindeki kozmik bilgilerin önemli bir kısmını yok etmiş.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu'na (BTK) bağlı bir kurum. Bu iki kurumun kısaltması, 28 Şubat'ta kötü şöhretli başka iki kurumun kısaltmasıydı. TİB, o dönemde kara propaganda merkezi gibi çalışan Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nın, BTK ise fişleme örgütü olarak hafızalara kazınan Başbakanlık Takip Kurulu'nun kısaltmasıydı. Şimdiki TİB'in de kendi hafızası yok edilmiş bir kurum olarak geleceğin hafızasında pek iyi yer etmeyeceği varsayılabilir.