2008 yılında çıkan birinci Ergenekon iddianamesi, tıpkı Türkiye'nin operasyon dalgalarıyla güne uyandığı 2007 yılında başlayan soruşturma gibi büyük sansasyon yaratmıştı. İddianameyi kamuoyuna yansıdığı gün incelemiştim. Aynı anda bir sürü şeyi anlatmaya çalışan acemi bir yazarın kaleminden çıkmış romanlar rüştünü ispatlamış romancı ya da eleştirmenlere nasıl görünüyorsa Ergenekon iddianamesi de tecrübeli savcılara ve hukukçulara da öyle görünür diye düşünmüştüm. Savcı Zekeriya Öz'e 'yazdırılan' iddianame Türkiye tarihinin en büyük derin devlet yargılamasına ışık tutacak nitelikte değildi. Geçtiğimiz günlerde Türkiye tarihinin en büyük telekulak skandalı olarak kabul edilebilecek böcek olayıyla ilgili iddianame de tamamlanıp mahkemeye sunuldu. Savcı Durak Çetin'in hazırladığı 73 sayfalık bu iddianameyi de inceledim. Böcek iddianamesinin, birinci Ergenekon iddianamesine göre tek bir olaya teknik yönleriyle yoğunlaştığı için en azından Ergenekon iddianamesine kıyasla ayakları yere basan bir iddianame olduğu ileri sürülebilir. İddianamenin gizemli böcek skandalını bütün boyutlarıyla aydınlattığı söylenemez elbette. Mesela bazı entegre kodları silindiğinden sistemin çalışma şekli konusunda kesin bir kanaate varılamamış. Ayrıca dinleme bilgilerinin nereye servis edildiği de halen sır. Ancak iddianame hazırlanırken yararlanılan deliller skandalın pek çok yönüne ışık tutar nitelikte. Bundan sonrası mahkemenin işi. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan iddianame kabul edilirse Türkiye tarihinin en büyük casusluk davası görülmeye başlanacak. 'Dönemin Başbakanı', şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın müşteki sıfatıyla yer aldığı iddianameye göre suç tarihi 2011 Ekim-Kasım-Aralık ayları. İddianamede baş şüpheli olarak İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube eski Müdürü Ali Özdoğan'ın adı yer alıyor. Diğer şüpheliler Serhat Demir, Ahmet Türer, Sedat Zavar, Enes Çiğci, İlker Usta, Hurşit Gölbaşı, Seyit Saydam, İbrahim Sarı, Harun Yavuz, Mehmet Yüksel, Zeki Bulut, Hasan Palaz.
'DİNLEMELER TEK MERKEZDEN'
Şüphelilere yöneltilen suçlamalar şunlar: Devletin gizil kalması gereken bilgilerini siyasi casusluk amacıyla temin etme; haberleşmenin gizilliğini ihlal etme ve kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetme. Soruşturma Mehmet Kaya'nın (muhtemelen sahte isim) 7 Şubat krizinden sonra 24 Şubat 2012, 06 Mart 2012 tarihli e-mail ihbarları üzerine başlamış. Soruşturma sürecinde Başbakanlık Teftiş Kurulu, MİT Müsteşarlığı ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı raporlar hazırlamış. Böcekleri bulan MİT ekibinin başında olan B. A. adlı istihbaratçı da dinlenmiş. Teknik istihbarat uzmanı olan bu isim geçmişte Emniyet İstihbarat Dairesi'nde görev yapmıştı, sonradan MİT'e geçti. Ve bir dönem cemaate yakın olmasına rağmen devlet-paralel devlet savaşında devletin safında yer aldı. Başbakanlık Teftiş Kurulu, telsiz vericilerinin elektrik şebekesinden besleniyor olmasını cihazların uzun süreli dinleme faaliyeti için yerleştirildiği şeklinde yorumluyor. BTK'ya göre cihazlar son derece gelişmiş dinleme cihazları ve her iki telsiz vericisinin Başbakan'ın kriptolu telefonunun da bulunduğu bölümde tespit edildiği göz önüne alınırsa dinlemeler de aynı merkezden yapılmış. İddianameye göre, Koruma Daire'de görevli Emniyet Amiri Ahmet Türer böcekler yerleştirilirken Pensilvanya ile temastaydı. Pensilvanya demişken... Ergenekon soruşturmasına şevkle destek veren kalemlerin böcek skandalında tam tersine bir savunma pozisyonuna geçtiği görülüyor. Öyle ki savcı cübbesini çıkarıp avukat cübbesini giymiş gibiler. Bu bir hukuki delil değil elbette ama olayın siyasi, istihbari arka planına ilişkin sağlam bir ipucu.