Taylan
Biraderler'in ilk filmi
Okul genç oyuncuların keşfedilmesi yönünden epey bereketli bir filmdir. Melisa Sözen, Sinem Kobal, Nehir Erdoğan'dan oluşan kız grubu bu filmle dikkatlerimizi çekmişti. Geçmiş zaman, Vefa Lisesi'nde bu filmin çekimlerine gittiğimde bu üçlünün kariyerlerinin farklı bir şekilde ilerleyeceğini tahmin etmek zordu. Ama hatırladığım Melisa Sözen'in bu gruptaki en sessiz oyuncu olduğuydu, sanki geri planda durmayı seviyordu. Aslında bu tavrını kariyeri boyunca da sürdürdü. Hep geri planda durdu. Filmlerde ya da dizilerde oynuyor ve oyunculuğuyla gündeme geliyor sonra sessizce sahneden çekiliyordu. O yıllarda neden böyle davrandığını, isterse ön plana çıkabileceğini sorduğumda (çünkü akranlarının birçoğu ön plana çıkıyordu) "Ben hayat ritmimle oynamayı tercih etmiyorum. Yani filmleri yapıp sonrasında sıradan hayatıma devam etmek istiyorum. Onu da yapıyorum zaten" demişti. Türkçesi 'popülerliğe' mesafeliyim demekti. Sadelikten hoşlanıyordu ve kafası netti. Bu netlik kariyeri için de geçerliydi. "Gerçek anlamda sinema filmlerinde oynamak istiyorum" diyecek kadar hem de. Zaten diziler olsun, filmler olsun genelde nitelikli projeler seçmeye çalıştı. Duru bir güzelliği, zarif bir hali vardı, Türkan Şoray gibi kocaman gözlerini de kamera seviyordu. Ama işin sadece güzellikte bitmediğini Melisa Sözen herkesten daha iyi biliyordu. Ne de olsa tiyatro eğitimi almıştı (Pera Güzel Sanatlar Lisesi Tiyatro Bölümü'nden mezundu) ve oyunculuğun sadece güzelliğe indirgenemeyeceğinin farkındaydı.
Çemberimde Gül Oya,
Asmalı Konak,
Azap Yolu,
Nisan Yağmuru ve
Yeni Hayat gibi dizilerle oynasa da genç kuşağın yeteneklileri arasında gösterilse de yüzünü kitleler tanısa da onun aklı fikri biraz da sinema filmlerindeydi. Yıllar öncesinden
Baba Evi'nde Erden Kıral ile çalışmışlığı vardı. Çok sonraları izleyebileceğimiz Çağan Irmak'ın şanssız filmi
Bana Şans Dile'nin kadrosunda da yer almıştı. Yani iyi yönetmen nedir, biliyordu. Ki kendi hayal dünyası olan yönetmelerle çalışmak, onun hayalinin peşine takılmak istediğini söylemesi, "O zaman her şeyi oynayabilirim" demesi bu yüzdendi. Derviş Zaim'le de yolları
Cenneti Beklerken filminde böyle kesişti. Bu film aslında onun için kırılma noktasıydı. Sinemada gerçek anlamda ilk başrolüydü ve rolü zordu, üstesinden gelince de birçok yönetmenin dikkatini çekti.
Av Mevsimi filminde Yavuz Turgul gibi bir ustayla çalıştı. Buradaki performansıyla Yeşilçam Ödülleri'nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülüne değer görüldü.
Bıçak Sırtı,
Reis ve
Şubat gibi dizilerde artık daha özgüvenliydi. Rezzan Tanyeli'nin ilk filmi romantik dram
Pazarları Hiç Sevmem,
Kış Uykusu'ndan önceki son filmiydi. Melisa ilk defa, Craft Tiyatro'nun
Kalp Düğümü oyunuyla sahneye çıktı. (Önümüzdeki sezon oyun muhtemel devam edecek) Heyecanlıydı, sahne 'fobisini' yendiğini düşünüyordu artık oyunculuğun iliklerine işlediğini de. Ama hâlâ sessiz kalmayı ve geride durmayı yeğliyor. Ama 'sessizliği' ve oyunculuğu artık Edirne'nin ötesinde yankılanıyor...
Başyapıtta oynamanın hazzını yaşıyor
Melisa Sözen kırılgan gibi görünen ama güçlü duran kadın karakterleri oynadı genelde. Sabırlıydı karakterleri, kimileri tutkusunu çok belli etmese de tutkuluydu. Kolay kolay vazgeçmiyordu sevdiklerinden. Ama herhalükarda zarafet sahibiydi.
Kış Uykusu'ndaki Nihal gibi. Sözen'in takip ettiği, hayranlık duyduğu yönetmenlerden biriydi Nuri Bilge Ceylan. 2006'da onunla
Uzak hakkında konuşurken "Bir gün belki NBC ile çalışırsın demiştim "Kısmet" demişti, ki o yıllarda Ceylan ağırlıklı amatör oyuncuları tercih ediyordu. Kısmet meğer
Kış Uykusu'naymış. Melisa Sözen, Haluk Bilginer, Demet Akbağ ve Tamer Levent gibi ustaların karşısında rolünün hakkını vere vere oynuyor.
Bıçak Sırtı'ndan rol arkadaşı Nejat İşler'le olan sahnesiyle filmin unutulmazlarından biri oluyor. Bizce kariyerinin en iyi performansını ortaya koyuyor. Bir zamanlar 'gerçek anlamda filmlerde' oynamak isteyen Sözen, şimdilerde gerçek anlamda bir başyapıtta oynamanın hazzını yaşıyor.