90'larda yapılan Türkçe pop şarkıları daha mı güzeldi? Yoksa yeni bir pop dönemi başladı diye bize mi güzel gelmişti? O yıllardaki popun verdiği tadı başka hiçbir dönem verememiş olacak ki, ne zaman birileri çıkıp güzel bir şarkı yapsa, "90'larda yaptığı işlere benziyor," ya da "90'lar tadı var," cümleleriyle övülüp duruluyor. Mesela Sertab Erener'e bakın. Yakın zamanda yayınlanan
Açık Adres adlı single'ını dinlediğiniz an,
Lâ'l dönemine ışınlanıyorsunuz. Ve garip bir şekilde bildik tanıdık yerlerde gezinmek sizi rahatlatıyor. Adeta Sertab Erener eskisi gibi müzik yapıyor diye bir oh çekiyorsunuz. İlk albümü
Sakin Ol'u bir kenara bırakırsak -ki içinde
Yalnızlık Senfonisi, Vurulduk gibi güzel şarkılar mevcuttu- 1994'te yayınlanan
Lâ'l ile kendini bulmuştu Erener. Bu albümü anlatmak için tek bir kelime kullanmak gerekse, "Sıcacık," denebilirdi. Arkasından gelen
Sertab Gibi ile tarzını, Demir Demirkan'ın etkisiyle biraz daha sert sulara taşıdı ve ortaya Türk pop tarihinin en iyi albümlerinden biri çıktı. Sonra Sertab Erener birtakım arayışlar içine girdi. 'Zor kadınlık', kumsalda yuvarlanmalar, trambolinde zıplamalar derken kendi kariyerinde bir sıçrama tahtası saydığı ama müzikal anlamda zıplayıp zıplayıp aynı yere düşmesine neden olan Eurovision geldi. 2003'te, iyi de sayılabilecek bir şarkıyla birinciliği kaptıktan sonra yaptığı albümler ve İngilizce şarkılar için, "Bir hevesti, neyse ki geçti," demek yerinde olacak. Çünkü her ne kadar farklı tarzları denese de (Ortadoğu ezgilerinden kulüp şarkılarına uzanan bir yelpaze) Erener'in müzikal anlamda en sönük kaldığı yıllardı Eurovision sonrası dönem.
YENİ SINGLE NELERE KÂDİR
O sıralar spiritüel taraflara daha çok kaydığını da gördük. Bodrum'a yerleşip daha sakin bir hayatı seçtiğini, dengeli beslendiğini, meditasyona yöneldiğini, varoluşu sorguladığını okuduk. Çeşitli hastalıklar ve sıkıntılardan sonra huzuru yakalamış gibi görünüyordu. Allah bozmasın fakat fazla huzurun müzikte sıradan işler çıkarmaya neden olabileceğini de Alanis Morissette'ten biliyorduk. (Hindistan yolculuğu sonrası yaptığı albümler.) Bir de her ne kadar huzura yönelse ve basit bir hayatı seçse de sanki daha ulaşılmaz biri haline gelmişti. Zaten hiçbir zaman, "Sertab ablacım seni çok seviyorum," diye hayranlarının boynuna atlamasına izin verecek biri gibi görünmemişti ama o dönemde sanki ona hiç dokunulamıyordu. Çeşitli iniş ve çıkışların yaşandığı bu dönemin sonu 2009'da gelmiş gibi görünüyor. Birkaç ay önce yayınladığı
Bu Böyle single'ı ile başka bir kulvara yöneldiğinin sinyallerini veriyordu Erener. Sanki ne yaptığından daha emin gibiydi. Fakat bir yandan da ne yaptığının anlaşılmadığı şeyler oluyor, garip bir reklamla ekranlarda dönüyordu. (Abisi Serdar Erener'in imzasını taşıyan VOB reklamını izleyen bir arkadaşımın yorumu pek çok kişinin düşüncesine tercüman olabilir: "Umarım çok para almıştır. Yoksa bayağı yazık olmuş.")
DİNGİN, HİSLİ VE İYİ
Geçen hafta yayınladığı yeni single'ı
Açık Adres ise Erener'in büyük ihtimalle 90'lar popuna geri döndüğünün bir işareti. Aslında bu tam olarak bir 'geri dönüş' sayılmamalı. Çünkü şarkı, her ne kadar o dönemi anımsatsa da, Erener'in yıllar içinde müzikal ve kişisel olarak biriktirdiklerini de barındırıyor. Dingin, hisli ve iyi bir pop şarkısı
Açık Adres. 2000'lerin ilk 10 yılı biterken çok doğru bir kararla onu duymak istediğimiz şekilde bize seslenmeye karar veriyor Erener. O billur gibi sesini abartısız bir müziğin içine koyup, ortaya severek dinlenebilecek ve 90'lar takıntılı kulakları da mutlu edecek işler çıkarıyor. Bir de şu 'ulaşılmaz' halini biraz yıkmaya çalışıyor gibi görünüyor. Geçen gün Derya Baykal'ın programında elleriyle yemek yapıyor, sarımsakları 'ellerim kokar mı' kaygısı olmaksızın tek tek soyuyordu. Fakat hiçbir yemekte gram yağ kullanmazmış. Böyle de leziz yemekler yenebileceğini söyledi. İşte o konuda sözünü dinleyebileceğimizi pek zannetmiyorum.