Siyasi kulislerde 2015 seçimlerinin hemen ardından Başkanlık sistemine ilk adım atacağı konuşuluyor. Başkanlık sistemi ile birlikte Türkiye'nin sıçrama yapacağını söyleyenler olduğu gibi bazı sakıncaları olacağını iddia eden çevreler de var. Peki nedir bu başkanlık sistemi? Türkiye'nin yeni siyasi sistemi hakkında akıllara takılan tüm soruları İstanbul Üniversitesi Anayasa Hukuku Profesörü Abdurrahman Eren'e sorduk İsa Tatlıcan / Sabah.com.tr Parlamenter sistem ile başkanlık sisteminin farkı nedir? Halk adına egemenlik yetkisini kullanan organlar; parlamentolar, devlet başkanları, hükümetler ve mahkemelerdir. Geniş anlamda hükümet sistemleri, , egemenlik yetkisini kullanan devlet organları arasındaki işbirliği ve işbölümü anlamına gelmektedir. Dar anlamda hükümet sistemi, yürütme yetkisini hangi organın nasıl kullandığı ile ilgilidir. Başkanlık sisteminde, yürütme yetkisini halkın seçtiği 'başkan' tek başına kullanır. Parlamenter sistemde ise, yürütmede devlet başkanı ve başbakan yer alırken, yürütmede 'başbakan' etkindir. Yarı başkanlık sisteminde ise halkın seçtiği cumhurbaşkanı ve başbakan yer alırken, yürütmede 'Cumhurbaşkanı' etkindir. Başkanlık sisteminde Başkan sınırsız yetkilere mi sahiptir? Günümüz liberal ülkelerde yaygın olan sistemler, başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistemdir. Bu sistemlerin hepsi liberal anayasacığın temel ilkelerine dayanır. Bu nedenle her üç sistemde; millet egemenliği anlayışı, kuvvetler ayrılığı ilkesi, çok partili hayat ve serbest seçimler olmazsa olmaz ilkelerdir. Bu ilkelerin özü, keyfi iktidarı sınırlayacak fren ve denge mekanizmalarına yer vermesidir. Bu nedenle, Avrupa Konseyine üye, Avrupa Birliğine aday bir ülke olan Türkiye'de hangi sistem olursa olsun, liberal demokrasinin ilkelerden ayrılmak mümkün değildir. Dolayısıyla başkanlık sistemi de gelse, başkanın yetkileri yine sınırlı olacaktır. Başkanlık sistemini diktatörlüğe geçiş olarak yorumlayanlar var. Bu eleştiri gerçekçi mi? Teorik olarak, başkanlık, yarı başkanlık ya da parlamenter sistemin birbirine üstünlüğü yoktur. Bu üç sistem, liberal demokrasilerde uygulanan hükümet sistemleridir. Amerika başkanlık, Almanya parlamenter ve Fransa yarı başkanlık sisteminde demokratik ülkelerdir. Sosyalist ülkelerde uygulanan tek ideoloji ve tek parti sistemine geçilmesi, doğrudan diktatörlüğü geçiş olarak nitelendirilebilir. Liberal sistem içinde kabul edilen hükümet sistemlerini uygulayan ülkelerde 'otoriter rejim' olabilir. Başkanlık sisteminde yasama yürütme ve yargı güçler dengesi nasıl sağlanacak? Fren ve denge mekanizmaları bakımından hiçbir sistemin ötekine üstün olduğu söylenemez. Her sistem kendi içinde denge ve fren mekanizması oluşturmaktadır. Başkanlık sisteminde, üst düzey atamalar, anlaşmalar, bütçe, veto, yüce divan yargılaması gibi yasama ile başkan arasında fren ve denge araçları bulunmaktadır. Ancak aynı araçlar, parlamenter sistemde de geçerlidir. Bunun yanında fesih ve güvenoyu mekanizması da yer alır. Önemli farklardan birinin Başkanın yasama sürecine katılmaması gösterilmektedir. Oysa, Başkan kendisi ile aynı siyasi çoğunluğa sahip bir meclis aritmetiğinde istediği kanunu geçirebilir. Tam tersi bir durumda ise başkan, bütçe kanununu dahil istediği bir kanunu kabul ettiremeyecek, kendisi de muhalefetin getirdiği kanunları veto edecektir. Böyle durumda sistem kilitlenecek, ancak bu kilidi çözecek bir çözüm yolu ABD başkanlık sisteminde öngörülmemiştir. Çünkü ABD'de bu tür sistem kilitlenmeleri sık sık yaşanmakta, ancak uzlaşma kültürü ile krizler aşılmaktadır. Dünyada hangi ülkelerde başkanlık sistemi var? Bazı araştırmacılar, Anayasa'da 'başkan' kelimesini gördüğü her sisteme başkanlık, Cumhurbaşkanını halkın seçtiği her sisteme yarı başkanlık demektedir. Oysa hükümet sistemleri, yürütme yetkisini kimin kullandığına göre belirlenir. Yürütme yetkisini tek başına kullanan bir başkan varsa, bu sistem başkanlıktır. Ancak Cumhurbaşkanı ve başbakanın olduğu bir sistemde, Cumhurbaşkanı yürütmede etkili ise sistem yarı başkanlık, başbakan etkili ise parlamenter sistemden söz edilir. Bu nedenle Avrupa Birliği ülkeleri içinde başkanlık sistemi bulunmamaktadır. İrlanda Anayasasında başkan ifadesi kullanılmakla birlikte, yürüte yetkisini başbakan ve bakanlar kullandığından bu sistem de parlamenterdir. Yine Cumhurbaşkanını halkın seçtiği, Finlandiya, Avusturya, Portekiz ve Türkiye parlamenter sistemdir. Çünkü bu ülkelerin hepsinde yürütme organında başbakan ve bakanlar kurulundan oluşan hükümet etkindir. Avrupa'da yarı başkanlık modeli Fransa'dır. Çünkü, bu ülkede yürütme organı denince akla başbakan değil Cumhurbaşkanı gelmektedir. Başkanlık sistemi ile yarı başkanlık sistemi arasında ne fark var? Başkanlık sisteminde yürütme yetkisini başkan tek başına kullanır. Buna karşın yarı başkanlık sisteminde yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ile başbakan arasında paylaşılır. Başkanlık sistemi tek başlı olduğundan, yürütme içinde bir çatışma ihtimali yoktur. Oysa yarı başkanlık sisteminde, Cumhurbaşkanı ile başbakanın farklı siyasi partilerden olma durumu ortaya çıkmakta (koaptasyon), uzlaşma sağlanamazsa, Cumhurbaşkanı meclisi fesh etmektedir. Parlamenter sistemde ise, Cumhurbaşkanı ile başbakanın yarışan yetkileri yoktur. Cumhurbaşkanı 'tarafsız, yetkisiz ve sorumsuz' konumdadır. Yetkili ve sorumlu olan başbakandır. Başkanlık sistemini Erdoğan'ın kendisi için istediği iddia ediliyor. Bu sisteme geçildiğinde Erdoğan bugünkünden daha mı güçlü olacak? Sistem tartışmasını kişiselleştirmemek gerekir. Kişilere endekslemek sağlıklı bir tartışma ortamını engeller. Başkanlık sisteminde yürütme tek elde toplandığından, başkanın çok güçlü olduğu görüntüsü ortaya çıkmaktadır. Ancak, demokratik bir ülkede, yürütme yetkisini frenleyecek mekanizmalar oluşmuşsa, devlet başkanı parlamenter bir sistemdeki başbakandan daha güçlü olmaz. Nitekim bugün Almanya'da başbakanın, Fransa'da Cumhurbaşkanından ya da ABD'de başkandan daha güçsüz olduğu söylenemez. Nitekim, son on yılda Türkiye'de başbakanlık makamının yetkisiz ve güçsüz olduğu ileri sürülemez. Burada iktidarın kişiselleşmesi ve otoriterleşmesi, hükümet sistemi sorunu değil, demokrasi sorundur. Başkanlık sistemi çözüm sürecini nasıl etkiler? Başkanlık sistemi de çözüm süreci de yeni anayasa ile bağlantılıdır. Sivil toplum anayasa önerilerine ve kamuoyu araştırmalarına bakıldığında, genel seçim sonrası oluşacak yeni mecliste başkanlık sisteminin gelmesi zordur. Muhalefet partilerinin tamamı başkanlık sistemine karşıdır. AK Partinin tek başına başkanlık sistemini getirecek bir çoğunluğa ulaşması zor bir ihtimal görünmektedir. HDP'nin barajı geçmesi halinde, çözüm süreci ile başkanlık sistemi pazarlığı yapılması, her iki taraf içinde kabul edilebilir görünmemektedir. Bu nedenle parlamenter sistem üzerinde, tüm partilerin uzlaşma ihtimali daha yüksektir. Bu durumda çözüm sürecini içine alabilecek bir yeni anayasa olasılığı daha fazladır. Çok partili siyasi hayatımızda Başkanlık sistemi tartışmaya açılmış mıydı? Hükümet sistemleri değişikliği, köklü sistem krizleri sonrası gündeme gelmektedir. Örneğin 1990'lı yıllarda sosyalist sistemin çökmesi ile SSCB dağılmış ve yerine kurulan yeni ülkeler, tek parti sisteminden, çoğunlukla başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine geçmiştir. Fransa'da 1960'lı yıllara kadar parlamenter sistem uygulanırken, ülkedeki siyasi istikrarsızlık, Charles de Gaulle'ün liderliğinde yarı başkanlık sistemine geçişi sağlamıştır. Aynı şekilde, Birinci Dünya Savaşı sonrası parlamenter sistem olan Finlandiya'da, 1919 yılında ortaya çıkan siyasi krizden, Cumhurbaşkanını halkın seçtiği bir sisteme geçilmiştir. Türkiye'de de, parlamenter sistemin işleyişine yapılan olağanüstü müdahaleler sistemi tıkadığında, sistem değişiklikleri gündeme gelmiştir. Eğer 2007 yılında Cumhurbaşkanı seçimi tıkanmasaydı, bu gün Cumhurbaşkanını hala Meclis seçiyor olacaktı. İkinci bir neden de, güçlü başbakanların, parlamenter sistemdeki 'etkisiz Cumhurbaşkanı' makamına sığmamalarıdır. Nitekim, Özal'ın başbakanlığı sonrası Cumhurbaşkanı olduğunda başkanlık sistemini gündeme getirmiş, başbakan olan Süleyman Demirel bu duruma karşı çıkmıştır. Ancak, kendisi Cumhurbaşkanı olduğunda başkanlık sistemini savunmuştur. Seçilmiş Cumhurbaşkanlığını Başkanlık sistemine geçiş olarak yorumlayabilir miyiz? Bu mümkün değildir. Çünkü yukarıda da izah edildiği gibi, yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı ile paylaşan bir başbakan ve bakanların olduğu bir sisteme başkanlık denilemez. Bu yapıda, Başkan tek başına hükümet yetkisini kullanamaz. Oysa başkanlık sisteminde, yürütme yetkisini başkan tek başına kullanmaktadır. Cumhurbaşkanını halkın seçtiği bir sistemde başbakan ve bakanlarda varsa, yürütme yetkisini kullanmada kimin etkin olduğuna bakılmalıdır. Fransa'da Cumhurbaşkanı bakanlar kuruluna daima başkanlık etmekte, başbakanı atamakta, başbakan ve bakanlar göreve başlarken güven oyu almamakta, Cumhurbaşkanı meclisi her zaman fesh edebilmektedir. Oysa, Cumhurbaşkanını halkın seçtiği, Finlandiya, Avusturya, Portekiz, İrlanda'da ise, yürütme içinde başbakan etkindir. Cumhurbaşkanı bu sistemlerde, ikinci plandadır. Türkiye'deki durum bugün ki Finlandiya'dan farklı değildir.