İspanyol engizisyonundan kaçarak Osmanlı'ya yerleşen Yahudiler yanlarında bir de kimsenin bilmediği bir kültürü getirdiler: Ladino dilini... Bugün Türkiye'de sadece 10 bin kişinin konuştuğu Ladino dili, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Dünyadaki tek aylık Ladino dilinde gazete olan El Amaneser'i İstanbul'da çıkaran Karen Sarhon, geleceğe bir kültürü bırakabilmek için destek bekliyor. Ömrünü, 24 saatini hiç durmadan bir dilin, bir kültürün yok olmamasına adayan Karen Sarhon, Boğaziçi Üniversitesi İngilizce bölümünde öğretim görevlisi, Cervantes Enstitüsü'nde Ladino dili eğitimcisi, yazar ve arşivci. Hiç bitmeyen enerjisiyle kültürümüzün yok olmaması için yapmak istediklerini anlatıyor. Ladino, Türkiye'de yaşayan yaklaşık 10 bin Yahudi tarafından kullanılmakta. Dünyada aylık olarak Ladino dilinde çıkan tek gazete olan El Amaneser'i Türkiye'de dört yıldır büyük emeklerle hazırlayan Sharon'a göre, bu dil ne yazık ki öğretilmezse 50 yıla kalmadan tamamen kaybolacak.
- Yıllardır raflarda olan ama kimsenin dikkatini çekmeyen bir dergi El Amaneser. Bu ilginç kelime ne anlama geliyor?
Amaneser güneş doğmadan önceki tan vakti demek.' Bu ismi de Ladino'da bir atasözünden aldık: "Çok karanlık olduğu zaman güneş doğmak üzeredir'. Bu dil artık yok olmak ve karanlığa gömülmek üzere. Bu yayınla birlikte ufukta bir ışık belirecek belki de. Yazabilen, konuşabilen insanlar olarak tek amacımız geleceğe bir materyal bırakmak.
- Hiç tanımadığımız Ladino dilini siz nereden öğrendiniz?
Ladino; benim tercih ettiğim isimse Judeo-Espanyol dili, 1492 yılında İspanya'daki engizisyondan sonra Osmanlı'ya gelen Yahudilerin konuştuğu dildir. Kökeni 15'inci yüzyıl İspanyolcasıdır. Aslında Yahudice terimi de yanlış değil çünkü bu Yahudilerin konuştuğu İspanyolcadır. Sefarad denilen İspanya'dan gelen bu Yahudiler Batı Anadolu, Ege, Trakya ve Balkanlar'a yerleşmiş. Bu nedenle de içinde Türkçe, Rumca, İtalyanca, İbranice kelimeler var, İspanyolca'da kaybolmuş olan sesler var. Ancak bir İspanyol, El Amaneser'i okuduğu zaman rahatlıkla anlayabiliyor. Ben, 1958 doğumluyum ve bizden sonra bu dili konuşan kalmayacak. Yani 50 yılı bile yok.
BİRİKTİRMEK YERİNE ATIYORUZ'
- Yok olacak diyorsunuz. Gerçekten bu kadar az kişi mi konuşuyor bu lisanı?
Aşağı yukarı 200 bin kişi diye hesapladık dünyada. Burada 20 bin kişiyiz ama 10 bin kişi ancak konuşabiliyor. En çok konuşan cemaat ise İsrail'deki 100 bin Türk. Ayrıca Fransa, Hollanda, Şili ve ABD'de konuşan var. Son birkaç yıldır İspanyolcanın ikinci büyük dil konumuna gelmesi bu dile rağbeti getirdi. Öğrenmek isteyenler arasında Yahudiler de var.
- Peki sizi bu dergiyi çıkarmaya iten neydi?
Şalom gazetesi 1947'de kuruldu. 1983'e kadar da Judeo-İspanyolca çıktı, ancak gazete o tarihten itibaren de "kimse artık anlamıyor" denerek Türkçe oldu ve bir sayfa da Judeo-İspanyolca kaldı. İlk başta ek olarak sekiz sayfa çıkarırız diye düşünmüştük. Ama o kadar çok yazı geldi ki biz nasıl doldururuz diye düşünürken ilk sayıdan itibaren sekiz sayfa çıkamadık. İlk yıl 16 sayfa yaptık; son bir yıldır da her ay 24 sayfa çıkıyoruz. Böyle diye diye 6'ncı yılımızdayız. Biz ne yazık ki daha çok sözlü bir kültüre sahibiz. Arşiv niyetine çok şeyimiz yok. İnsanlar biriktirme yerine atmaya meraklı. Yangınlarda da birçok şey yanıp kül olmuş. Bizim de amacımız hiç olmazsa olanı kurtarmak, toplayabileceklerimizi toplamak, bulabildiklerimizi belgelemek, gelecek kuşaklara bir miras bırakmak.
- Bu dili daha çok insana tanıtmak için herhangi bir internet sitesi kurma niyetiniz yok mu?
Tabii ki altyapıyı geliştirmemiz gerekiyor, ama işin ucu hep paraya dokunuyor. Mesela üzerinde 3 yıldır uğraştığım bir proje var. Ana dili Ladino olan 70 kişiyle söyleşi yaptık. Bu sohbetleri; ses dosyaları ve yazılı hale de getirdik. Bunların hepsini bir server'a yükleyeceğiz. Kültür Bakanlığı'ndan destek bekliyoruz.
Kaşar peyniri 'Yahudice' mi?
El Amaneser'in Genel Yayın Yönetmeni Karen Sarhon, Türk topraklarına has kaşar peynirinin adının da Yahudiler için "helal" anlamına gelen "kaşer'den gelebileceğini öne sürdü. İspanya seyahatinde tanık olduğu bir olay üzerine böyle bir düşünceye kapılan Saron'a kulak verelim: "Kaşer, Yahudiler için 'dini kurallara uygun' demek. İki yıl önce Cordoba'ya gittim. Bir tabakta kaşar peyniri getirdiler ve 'Bu yörenin çok özel bir peyniridir' dediler. Ama tıpatıp bizim kaşar peyniri. O sırada Faslılar vardı. Engizisyon zamanında bir grup da Afrika'ya gitmişti. 'Bizim ülkede de sadece Yahudilerin yediği bir balık vardı ve onun da adı kaşardı' dedi. İstanbul'a döndükten sonra bir tarihçi arkadaşıma sordum. O yöreden gelen Yahudilerin Trakya'ya yerleşip mandralar kurduklarını söyledi. İşte o zamanlar "kaşer" olarak denilen peynir bugün "kaşar" olmuş.