Deklanşöre basma anıyla fotoğrafın çekilme anı arasına sıkışmış bir hikâyedir bu. Eğer fotoğraf makineleri, ilk kullanıldıkları yıllarda, anı yakalamakta şimdiki kadar hızlı olsalardı belki de Alice Harikalar Diyarında masalı hiçbir zaman yazılmayacaktı. Sunay Akın, yaptığımız söyleşide bu meşhur masalın içyüzünü bizimle paylaştı.
İşte ünlü şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu Sunay Akın'ın kelimeleriyle gerçek Alice'in öyküsü...
HER ŞEY FOTOĞRAF MAKİNESİNİN KEŞFİYLE BAŞLADI
"Alice Harikalar Diyarında" masalının yazarı Lewis Carroll'ın asıl ismi Charles Lutwidge Dodgson'dır. Bu adam aslında bir deha: bir matematikçi, aynı zamanda şair... Böyle sanatçı ruhlu bir bilimadamının fotoğraf makinesine ilgisiz kalması beklenemezdi elbette. Çünkü fotoğraf makinesi hem sanayi devriminin gerçekleştiği yıllarda ortaya çıkan önemli bir buluş hem de anı yakalıyor. Tıpkı şiir gibi... Şiirde de amaç anı yakalamak değil midir?
Romanın yazım süreci de fotoğraf makinesinin keşfiyle ilgilidir aslında; çünkü fotoğraf makinesinin ortaya çıktığı ilk yıllarda bir poz fotoğraf elde etmek için dakikalarca kımıldamadan durmanız gerekiyordu. Küçük çocukları fotoğraflamayı seven Lewis Carroll da bu süre boyunca çocukları makinenin önünde kımıldamadan oturtmak için, onlara çeşitli masallar anlatıyor, "kımıldarsan masal bozulur" diyerek onları ikna ediyor. Fotoğrafını çektiği çocuklar arasında, kimi kaynaklara göre komşusunun kızı, kimilerine göreyse görev yaptığı okuldaki müdürün kızı olan Alice de yer alıyor. Alice'in fotoğrafına baktığında orada çok değişik bir şey görüyor: Alice, Carroll'ın anlattığı masaldan o kadar etkilenmiş ki, fotoğrafta da, oturduğu koltukta sabit bakışlarla bir noktaya dalmış halde gözüküyor. Fotoğrafı görünce bu sefer Lewis Carroll etkileniyor: "acaba ben masal anlatırken bu çocuk nerelerde geziniyor" diye düşünmeye başlıyor. Alice'in o bakışından yola çıkarak da "Alice Harikalar Diyarında"yı kaleme alıyor.
JULES VERNE'LE AYNI DÖNEMDE YAZILDI
Bence "Alice Harikalar Diyarında" masalının yayımlandığı yıla da dikkat etmek gerekiyor. Kitabın piyasaya çıktığı 1865 yılı aynı zamanda Jules Verne'in "Aya Seyahati"nin de yayımlandığı yıldır. Yani o dönemde başka dünyalara ve hayallere yolculuk, çok ilgi gören bir konu... Bunları okuyan bir okuyucu kitlesi var. Jules Verne, bilinmeyen bir dünyaya, Ay'a seyahati anlatırken Carroll, bilinçaltına yolculuk yapıyor.
"Alice Harikalar Diyarında" bir çocuk kitabı olarak bilinir ama hiç de öyle değildir. Zaten bugüne kadar herkes bu hikâyenin broşürünü okudu. Romanın orijinali, kitapçılarda satılan özetinin özetinin özetinin özeti şeklindeki kitaptan çok farklıdır. Hikâye, beyaz bir tavşanla başladığı için herkes bunun bir çocuk masalı olduğunu sanıyor. Halbuki Playboy'un tavşanı ne kadar çocuksu bir masal anlatıyorsa Carroll'ın tavşanı da o kadar çocuksu bir masal anlatır. Kısacası "Alice Harikalar Diyarında" tam anlamıyla büyüklere yazılmış bir masaldır.
HALÜSİNASYON GÖRDÜĞÜNE İNANMIYORUM
Lewis Carroll'ın bilinçaltına yaptığı bu yolculuğu bazı bilim insanları, yazarın kullandığı bir ağrı kesicinin hammaddesinde afyon bulunmasına bağlıyorlar. Güya bu ilacı içtiğinde Carroll halüsinasyonlar görüyor, yazılarını da öyle yazıyormuş. Bunların hepsi varsayımdır. Ben bu iddialara inanmıyorum. Carroll; çocukların o yaratıcı dünyasına ve sınır tanımaz hayalgücüne hayran bir yazar... Hep onların dünyasında geziniyor, oralarda keşfe çıkıyor. Örneğin "Alice Harikalar Diyarında"da bir dodo kuşu vardır. O kuş, yazarın kendisidir. Kekeme olan Lewis Carroll, asıl soyadı olan Dodgson'ın ilk iki harfini tekrar ederek bu ismi türetmiştir. Yazar aslında bütün eserlerine kendisini yerleştirir. Jules Verne, serüveni denizlerin dibinde veya Ay'da ararken yine bir serüvenci olan Carrol çocukların dünyasına dalıyor.