Teknoloji hayatın her alanını etkilediği gibi yazın dünyasını da dönüştürüyor. Bir yanda söyleyecek sözü olanlara kendilerini ifade etme olanı sağlayan bloglar; bir yanda 140 karakterlik metinlerle insanlara yazınsal yaratıcılıklarını keşfetme fırsatı sağlayan, sosyal ağlar içinde en popüler olanı Twitter. Bu iki iletişim aracı da en ucuz ve en kolay kaynaklar. Dolayısıyla da, yeteneklerini, yazma sınırlarını genişleten bu platformlarda keşfedenlerin sayısı hiç de az değil. Ama tabii bunların arasından sadece alternatif ve orijinal içerik sunabilenler onbinlerce hatta yüzbinlerce insan tarafından takip edilip başarıyı yakalamış sayılıyor.
CENK SÖNMEZSOY (CAFE FERNANDO- BİR PASTA YAPTIM, YANAĞINI DAYAR UYURSUN)
HİKAYELERİM KALICI OLSUN İSTEDİM
Kitabınızı dört yıllık bir çalışma sonucunda çıkardınız. Bu kadar emekle hazırlanan bir eser, sadece yemek tarifi ve fotoğraflarının bulunduğu bir kitaptan daha fazla şey ifade ediyor olsa gerek...
-
Cafe Fernando-Bir pasta yaptım, yanağını dayar uyursun, 20 yıl önce yemek pişirmeye başladığım yurt mutfağında yaptığım domatesli makarnadan Dolce&Gabbana'ya özel tasarladığım Brownie Dantel Giyer'e kadar uzanan bir yemek hikayesi. Kitapta sadece yemek tarifi ve fotoğrafı yok. Her tarifin bir de hikayesi var. Fotoğraflarda kullandığım tabak çanaktan örtüye kadar her şey de hikayenin birer parçası. Fotoğraflarından tasarımına kadar her şey benim elimden çıktı.
- Neden kitap çıkardınız?
- Anlatmak istediğim hikayeler, çekmek istediğim fotoğraflar var. Bunları en kalıcı şekilde paylaşabilmenin yolu da kitap yazmak.
- Takipçileriniz, kitabınızda blogdan farklı olarak neler bulabilirler?
- Kitabıma blogumdan kılına dahi dokunmadan dahil ettiğim tek tarif kırmızı erikli galette. Onun dışındaki tariflerin tamamını sil baştan hazırladım. Tariflerin yarısından fazlası ise bugüne kadar okurların benzerlerine blogumda rastlamadıkları tarifler. Kitabın konusu tatlı ve hamurişi.
- Kitabı hazırlarken blog yazarlığının avantajlarını gördünüz mü?
- En büyük avantajı, seneler boyunca tariflerimi deneyenlerin nerelerde takıldıklarını öğrenmiş olmam. Bir tarifi yazarken, deneyecek olanların aklına gelebilecek soruları da kestirebiliyorum. Tarife o soruların cevaplarını dahil ettiğinizde, mutfak deneyimi fazla olmayan bir okur dahi kolaylıkla hazırlayabiliyor.
- Kitabınızı diğer yemek kitaplarından farklı kılan nedir?
- Benim için bir yemek tarifi, arkasındaki hikayeyi bildiğim zaman önem kazanıyor. Kitabımda yer alan tariflerin tamamına, kimi zaman ortaya çıkış hikayelerinin kimi zaman da farklı damak tatlarına göre nasıl şekillendirilebileceklerinin anlatıldığı yazılar eşlik ediyor. Fotoğrafların hepsini yazdığım tariflere birebir uyarak, hoş göstermek adına tariflerde yer almayan malzemelerle müdahale etmeden, doğal ışıkta çektim. Tariflerin hepsi sayısız deneme sonucunda ortaya çıktı. Ardından farklı mutfak deneyimlerine sahip bir grup gönüllü tarafından denendi. Deneyenlerin kafalarında en ufak bir soru işareti olmadan ilerleyebilmeleri ve fotoğraflarda gördükleriyle birebir aynı sonucu almaları için tüm püf noktalarıyla anlattığım tariflere ek olarak, kitaba, tariflerde kullandığım ölçüleri, malzemeleri, teknikleri ve ekipmanı derinlemesine incelendiğim bölümler ekledim.
- Örnek aldığınız yemek kitabı yazarları var mı?
- Kısa bir liste vermek gerekirse: Yazdığı her tarifle beni mutfağa koşturan, konusuna her zaman hakim olan Nigel Slater, yazdığı her tarif başlı başına bir ders olan Judy Rodgers ve tarifleri kadar yazı diline de hayran olduğum David Lebovitz.
ANNE OLDUKTAN SONRA ANLADIM, ASLINDA SIRADANLIKMIŞ MERAK EDİLEN
Elif Doğan
- Blogunuza başlamadan önce de yazı hayatınızda hep var mıydı?
- Kendim için tuttuğum günlükler dışında, hayır, yoktu. Yazı yazmayı sevmezdim ben, daha doğrusu sevmediğimi sanırdım. Yazı denilince aklıma kompozisyon ödevleri gelirdi. İçimden geleni içimden geldiği gibi yazmaya başlayınca yazı yazmaya olan bakış açım tamamen değişti.
- Kitap fikri nasıl doğdu?
- Blog yazmaya başlamadan önce de "İleride bir kitap yazsam, hayatımı anlatsam" derdim. Hemen ardından da eklerdim: "Kim benimki kadar sıradan bir hayatı merak edip de okumak ister ki?" Anne olduktan sonra anladım ki asıl sıradanlıkmış merak edilen... Kendinizi yalnız hissediyorken, hiç tanımadığınız bir kadının memleketin ve hatta dünyanın başka bir yerinde aynı şeyleri yaşıyor olduğunu bilmek asıl ihtiyacınız olan...
- Blogunuzdan farklı olarak kitapta neler bulabiliriz?
- Kitap, blogun bir uzantısı. Biraz blogdaki yazılardan, bir o kadar da bu temayı destekleyen yeni yazılardan oluşan bir derleme. Biraz daha rahat bir dil kullandığımı söyleyebilirim kitapta. Onun dışında verilen mesaj blogdakiyle aynı: Annelik kolay değil, ve ne yaşıyor olursanız olun, yalnız değilsiniz.
- İnternetle arası iyi olmayan annelere ulaşmanızda kitap nasıl bir rol oynadı?
- Okur kitlemin çok büyük çoğunluğunun internet okuryazarlığı var. Ancak internete uzak duran ya da internetle arası iyi olsa da benim blogumu bilmeyen/takip etmese de kitabımdan faydalandığını bildiğim kitleler var: Babalar bunlardan biri. Henüz çocuk sahibi olmadığı için blogumun menziline girmese de kitapla yolu kesişen genç kadınlar bir diğeri. Her ikisinden de aldığım geri dönüşler çok cesaret verici.
- Size göre her annenin mutlaka okuması gereken kitap hangisi?
- Bana "İyi ki okumuşum" ya da "Keşke daha önce okusaydım" dedirten çok kitap var, aralarında seçim yapmak çok zor. Ancak ilk aklıma gelen doktor Carlos Gonzales'in
Çocuğum Yemek Yemiyor kitabı. Yemeği sorun haline getirmeye yatkın olan biz annelere henüz yola çıkmadan ışık tutmaya başlayan bir kitap.