İtalyan göstergebilimci, gazeteci, yazar, akademisyen ve çağımızın en önemli düşünürlerinden Umberto Eco (82), Avrupa'nın en eski üniversitesi Bologna Üniversitesi'nde Göstergebilim Bölümü başkanı. Eco, 1993 yılından bu yana haftada üç gün sırf zevk için ders verdiğini söylüyor. 35 yıllık akademik hayatı olan Eco sadece eserleri ve anlattıklarıyla değil, sahibi olduğu devasa kütüphanesiyle de çok konuşulan bir düşünür. İtalya'da doğup büyüyen Eco,
The Guardian ile yaptığı bir söyleşide hayatını anlatırken "Ailemle ilgili ilginç bir şey yok" diyor. Çocukluğunu annesi ve babasından daha çok dedesi ve büyükannesiyle geçiren Eco'nun II. Dünya Savaşı sırasında evdeki görevlerinden biri, mum ışığında mahzenden eve kömür getirmekti. Eco, o günleri hatırladığında şöyle diyor: "Eski kitapları açıp okumakla saatler harcayıp, kömürü unuturdum." Okuduğu romanlar arasında Jules Verne, Marco Polo ve Chalers Darwin kitaplarının yanı sıra birçok macera romanı da var. Bu büyük düşünüre kitap sevgisini aşılayan ise büyükannesi. Umberto Eco'nun büyükannesi, çok az eğitimli olmasına karşın gezgin bir kütüphaneye üyeydi ve hiçbir ayrım gözetmeksizin ucuz romanlardan, para biriktirerek aldığı pahalı kitaplar olan Dostoyevski ve Balzac'a kadar her şeyi okuyordu. Büyükannesinin kitaplarını Eco da bir solukta okuyor ve gözleri hemen yenisini arıyordu. Okuma serüveni çocukluk yıllarına dayanan Umberto Eco şu an 50 binden fazla kitabı olan, dev bir kütüphanenin sahibi. Eco şimdilerde ABD'de yayımlanan
The Library of Living Philosophers/Hayattaki Filozofların Kütüphaneleri adındaki kitap dizisinde yer alacak. Yaklaşık 2 bin sayfalık kitap hazırlaması gerektiğini söyleyen Eco "Seriye John Dewey ve Bertrand Russell ile başlamışlar. Çok anlamadığım nedenlerle listeye beni de dahil etmişler. Muhtemelen başka kimseyi bulamadıklarından" diyerek her zamanki gibi espri yapmaktan geri kalmıyor.
KİTAPLARINI AKLINDA TUTUYOR
Umberto Eco, Milano'daki eski bir oteli satın alıp içerisini yeniden düzenledi ve kütüphane haline getirdi. Labirent şeklindeki bu bireysel kütüphanede ilk başlarda 30 bin kitap varken şimdi 50 bini aşkın eser bulunuyor. Bu kadar çok kitaba sahip olmasına rağmen bir katalog yapmak istemeyen Eco, "Sekreterim kütüphanenin kataloğunu yapmak istediğinde, ben yapmamasını söyledim. Çünkü ilgi alanlarım sürekli değişiyor, dolayısıyla kitaplığım da. Dahası bir katalog olmadan da kitaplarımı akılda tutmak zorundayım. Sırf edebiyata ayırdığım 70 metrelik bir koridorum var. Her gün birkaç kez bu koridorlarda yürürüm. Bunu yaptığımda kendimi iyi hissederim. Kültür, Napolyon'un ne zaman öldüğünü bilmek değildir. Kültür bu bilgiyi iki dakikada nasıl bulacağını bilmektir. Günümüzde bu türden bilgileri İnternette zaman kaybetmeden bulabiliyorum. Ama internette gerçek anlamda bilgi sahibi olmuyorsunuz" diyor. Ayrıca çoğu zaman kütüphanesinde, evinden çok vakit geçiren Eco, okuma ve yazma yaptığı alanın sessiz olmasına çok önem verdiğini söylüyor.
KÜTÜPHANE, SAHİBİ HAKKINDA BİLGİ VERİR
Kütüphanesinde özellikle Ortaçağ'dan kalma, nadir eserler ve Aydınlanma'yla ilgili metinler var. Eco kütüphanelerin sahipleri hakkında bilgi verdiğini de söylüyor, "İlgi alanlarınızı sürekli olarak değiştiriyorsanız, kitaplığınız size kendiniz hakkında sürekli olarak farklı bir şey söyleyecektir. Bu da kütüphane sahibini anlamanıza yardımcı olur." Yakın dönem yazılı eserler hakkındaki görüşü ise şöyle: "Eskiden her bir kitabın, ister beşeri ister ilahi olsun, diğer kitapların ötesindeki şeylerden söz ettiğini düşünürdüm. Ama artık kitapların çoğu kez başka kitaplardan söz ettiğini fark ediyorum. Sanki kitaplar kendi aralarında konuşuyormuş gibi." Çeviriyi de ayrı bir bilim dalı olarak nitelendiren düşünür, kitapları özellikle orijinal dilinde okumayı tercih ediyor. Bu tercihinin beş lisanı ana dili gibi konuşmasında rol oynadığını belirten Eco "Çeviri bir yorum işi ve yeniden yazmaktır" diyor.
ECO'NUN KİTAPLAR VE OKUMAK ÜZERİNE SÖZLERİ

"Bir romanın içine girmek dağlarda bir tırmanışa girişmek gibidir; soluk alıp verme ritmini öğrenmeniz, hızınızı ayarlamanız gerekir, yoksa hemen soluğunuz kesilir."

"Kitap kırılgan bir yaratıktır, zamanla eskiyip yıpranır, kemirgenlerden, doğal şartlardan ve hoyrat ellerden korkar; bu yüzden kütüphaneci, kitapları yalnızca insanoğlundan değil, doğadan da korur ve tüm hayatını unutulup gidişin güçleriyle savaşmaya vakfeder."

"Bir kitabın iyiliği onun okunmasında yatar. Bir kitabı oluşturan işaretler başka işaretlerden, onlar da başka şeylerden söz eder. Onları okuyacak bir gözün yokluğunda, bir kitap hiçbir kavram üretmeyen işaretlerden ibarettir ve dolayısıyla sessiz kalmaya mahkumdur."