Doğruya doğru, 'yazarın ilk romanı' cümlesi, bazı okurlarda acemi işi bir eserle karşılaşacağı izlenimi bırakır. Ancak deneyimli okur, geçmişteki tecrübelerinin de etkisiyle önyargılarından arınmıştır. Yazarın yeterli maharete sahip olması halinde ilk romanların da pekala usta işi payesini kazanacağını bilir. Zira William Golding'in
Sineklerin Tanrısı, Yaşar Kemal'in
İnce Memed'i, Oğuz Atay'ın
Tutunamayanlar'ı ve Jean-Paul Sartre'ın
Bulantı'sı da, ilk romanlardır. Tıpkı Baki Can Ediboğlu'nun, edebiyatımızın usta isimlerinden Selim İleri tarafından "Gerçekten bir 'ilk roman' mı, yoksa roman sanatı üzerine epey düşünmüş bir yazarın ilk romanı mı?" sözleriyle anlattığı
Karaköy'de Günbatımı eseri gibi.
YUSUF ATILGAN'I ÖRNEK ALIYOR
26 yaşındaki Ediboğlu, eserinde aslında pek de büyük dertleri olmayan 37 yaşındaki özel sektör çalışanı Batu'nun hayatından, o çok tanıdık ofis halleri ve aşkın bedeliyle bezeli bir kesit sunuyor. Kesitin muhteviyatı fazlasıyla 'içsel'. Dünyayı Batu'nun gözünden algılıyor, onun açtığı algı kapılarından içeri süzülüp, kendi ruhumuzdaki 'Batusallığı' keşfediyoruz. Üstelik 'Batusallık', Yusuf Atılgan okurunu kendine çekecek bir tür varoluşçuluğu da içinde barındırıyor. Bu noktada sözü tekrar bir 'öz roman' olarak tanımadığı kitabın arka kapağını kaleme alan Selim İleri'ye bırakalım: "Roman sanatının günün modalarına yenik düşürüldüğü, satış reçetelerinin bolca kullanıldığı, 'Okur böyle istiyor,' safsatasıyla her şeyin ucuzlaştırıldığı bir dönemde, Ediboğlu dikine traş tutumuyla kendi yolunda gidiyor. Bu yol, 'gerçekten' bir roman yazmayı tercih edenlerin yolu." Sonuç olarak
Karaköy'de Günbatımı; yerli roman geleneğimizde oturaklı bir yere sakip olan ruh çözümlemelerinin belki de en güncel halini sunuyor. Sanırız ki Karaköy'de gün batarken, edebiyatımızın dününü bugüne kavuşturan bir gün doğuyor okurlara. Ve biz, merakla takip etmekteyiz günün bize neler getireceğini...
KARAKÖY'DE GÜNBATIMI
Baki Can Ediboğlu Roman Alfa Yayınları 207 s., 12,50 TL