Beyoğlu'nun simge kitabevlerinden Pandora, bundan 20 yıl önce İstiklal Caddesi, Büyükparmakkapı Sokak'ta hizmet vermeye başladı. O günden bu yana çevresinde pek çok kitabevi açıldı, kapandı ama Pandora aynı mekanda kitapseverlerle buluşmaya aralıksız devam etti. Aynı zamanda 1982'de kurulan Hil Yayınları'nın da sahibi Hüseyin Sönmez, bu kitabevini açma hikayesini şöyle anlatıyor: "1990'lı yıllarda İstanbul'da kitabevleri birer birer kapanıyordu. Kendi kitaplarımızı bile doğru düzgün satabileceğimiz bir yer yoktu. 'Hiç olmazsa kendi yayınlarımızın tamamını bulundurabileceğimiz bir yer olsun,' diye yola çıktık. İnsanlar zamanlarını kitap aramak için değil kitap okumak için kullansınlar istedik." 1991 yılında Pandora açıldığında bu bölgede çok az kitabevi bulunduğunu söyleyen Hüseyin Sönmez, "Bizden sonra ilk olarak 1994'te bir kitabevi açıldı," diyor ve 1995 yılına gelindiğinde İstiklal Caddesi'ndeki kitabevi sayısının 20'yi bulduğunu anlatıyor. Gariptir ki 2000'lerin sonu itibariyle de tekrar kitabevileri hızla kapanmaya başlıyor. Her türlü krizde ayakta kalmayı başaran bu kitabevinin en büyük başarılarından biri kendi müdavimlerini yaratmış olması. Bunda da stoku hiç durdurmamalarının ve yayın çeşitliliğinin etkisi büyük.
KÜÇÜK YAYINEVLERİNE DESTEK Örneğin
Lozan Mübadilleri Derneği'nin kitaplarından Askeri Müze'nin yayınlarına kadar akla gelebilecek farklı yayınları bulmak mümkün. Belki de bu nedenle "Neden İstiklal Caddesi'nde değil de sokak arasındasınız?" sorularını "Zaten müşterilerimiz belli," diye yanıtlıyor Sönmez. Ayrıca Türkiye'de yayıncılığın özellikle son 10 yılda çok geliştiğini belirtiyor ve hem yazar hem de okuyucu sayısının arttığını söylüyor. Pandora'nın 20 yıl boyunca değişmeyen bazı gelenekleri var. Örneğin vitrine hiçbir zaman aynı yayınevinden iki tane kitap koymuyorlar. Ayrıca destek olmak ve motive etmek adına küçük yayınevlerinin kitaplarını vitrinde öne çıkarmaya özen gösteriyorlar. Bunun yanı sıra Hüseyin Sönmez asla ideolojik kitapçılığı benimsemediklerini belirtiyor. Pandora'nın internet sitesi de en az kitabevi kadar tanınmış bir marka. 1994 yılında kurulduğunda Türkiye'de server hizmeti veren bir yer olmadığını söyleyen Hüseyin Sönmez; ilk server'larının Amerika'da olduğunu, sonra 1995'te Almanya'ya, 1996'da da Türkiye'ye geldiğini belirtiyor. "1991 yılında Pandora'da bilgisayar kullanmaya başladık. Bize herkes 'Kitapçılık kafa işidir; kitabı bileceksin, kafanda tutacaksın ki kitapçılık yapacaksın,' dedi. Ama bugün bilgisayarsız herhangi bir kitabevi göremezsiniz." Ancak kuşkusuz sadece bilgisayarla iş bitmiyor. Bunun nedenini şu örnekle açıklıyor Sönmez: "ABD'ye ilk kez 1995 yılında gittim ve o zaman devasa büyüklükteki kitabevlerini gördüm. Şimdi Türkiye'de de böyle içinde kafeler, büyük koltuklar olan kitabevleri var. Geçen yıl ABD'ye gittiğimde o büyük kitabevlerinin kapandığını gördüm. Yeniden küçük kitabevleri ilgi görmeye başlamış. Çünkü insanlar artık büyük kitabevlerinin içinde sosyalleşemiyorlar. Kitapçıyla temas etmek, konuşmak istiyorlar."
İNGİLİZCE KİTAPLAR İÇİN AYRI DÜKKAN
Pandora Kitabevi'nin en önemli özelliklerinden biri İngilizce yayınların çeşitliliği. 2008 yılında yine aynı sokakta sadece İngilizce kitaplar için bir dükkân daha açmayı tercih etmişler. Burada popüler kitaplardan ziyade arşivlenecek yayınlar yer alıyor. Örneğin son dönem Foucault, Deleuze, Guattari gibi önemli felsefecilerin bütün kitapları var. Fotoğrafçılıktan sinemaya kadar farklı alanlardaki yayınların yanı sıra Türkiye üzerine yazılmış hemen her İngilizce kitabı bulmak mümkün. Üniversitelerde okutulan İngilizce ders kitapları da buradaki önemli bölümlerden. Sahaf bölümünde ise baskısı bitmiş önemli miktarda kitap koleksiyonu yer alıyor.
İsim babası Metin Erksan
Solmaz, kitabevine neden Pandora ismini verdiğini ise şöyle anlatıyor: "Metin Erksan'ın 90'lı yılların başında Pandora adını verdiği bir televizyon projesi vardı. Pek çok şey hazırken Metin Bey bu projeden vazgeçti. Biz de kitabevi açmaya karar verdikten sonra Metin Bey'den bir şey rica ettim. 'Hocam televizyon kanalını kurmaktan vazgeçtiniz, isim açıkta kaldı. İzin verirseniz kitabevinin adını Pandora koyabilir miyim?' dedim. O da 'Sevirim, en azından sahibi olur,' dedi. Pandora kutuyu açar ve kötülükler dağılır; bir tek umut içerde kalır. Biz dedik ki, Pandora'nın kutusunu tekrar açıyoruz ve umudu dışarı çıkarıyoruz."